SALGINLA MÜCADELE

A -
A +
"Covid-19" virüsünün insanlığın yolunu kesmesinin üzerinden bir yıl arkada kalmış bulunuyor. Bu zaman zarfında dünyada 2 milyondan fazla insan öldü. Bu hastalık, bu tarafıyla yakın zamanlar musibetlerinden I. Cihan Harbi ve II. Cihan Harbi’nden sonraki en büyük yıkımdır. Korona, hayatlara musallat olduğu gibi korona tıbbi terimleri de Türkçemizi kirletti. Bu cümleden olarak "pandemi" dedikleri mezkûr salgını durdurmanın tek yolu hekimlerle yöneticilerin tavsiye ettikleri "maske-mesafe-temizlik" diye özetlenen tedbirlere riayet etmektir. Salgın, durmadığı gibi bir de "mutasyon" adı verilen bir değişim ve belki de kendi açısından tekâmül geçirerek zırhını-silahını yenileyip tekrar tekrar insanların üstüne üstüne gelmektedir. Koronanın kendisi veya başkalaşım geçirdiği yeni türleri ile mütareke, ateşkes mümkün değildir. Yapılacak tek şey, o üç kelimelik disiplinli hayatı yaşamaktır. Bütün yerküredeki ağırlığı ancak 1 buçuk gram olduğu hekimlerce söylenen bu felâket, bin yılda bir rastlanan cinsten bir vak’adır. Bu vak’a ile diğer milletler, 2 milyondan fazla kayıp verirken Türkiye de 30 bin canını yitirdi. Şu gerçeği hatırlatmak isteriz. 2 milyondan küçük çok devlet ve 30 binden az çok ilçemiz var.
Rakamlar bu ise, seyir böyle ise, vak’a, bin yılda bir yaşanır kabilindense ortada büyük, çok büyük bir felâket var demektir. Bugün idrak ettiğimiz Çanakkale Harbi’ne 253 bin şehîd vermek için girilmemişti. Böyle büyük bir kaybın yaşanacağı da tahmin edilmemişti. Felaketler anlaşarak gelmiyor, sel, kasırga, zelzele… gibi apansız bastırmakta. Bu korona salgını da öyle. İlk çıktığında dünyada 2 milyon, yurdumuzda 30 bin kayıp olacağı öngörülememişti. O bir tarafa; İngiltere Başbakanı Boris Johnson, ABD Başkanı Donald Trump gibi bazı idareciler müstehzi tavırlarla alınan tedbirleri hafife bile almışlardı. Ama ne ibretliktir ki hafife alanların hemen hepsi yatağa düştüler. Hafife alınma daha ziyade Avrupa’da yaşandı. Şimdi o Avrupa, hem ciddî kayıplar vermekte ve hem de aşı buhranı yaşamakta.
Bize gelince…
Salgınla mücadele, bizim için bir seferberlik hadisesi olarak görülmeli. Bunun muhalifi-muvafıkı, partisi-ideolojisi… olmaz. Zira adı geçen virüs, hiçbir ayırım yapmıyor. Devlet, Hükûmet, Bakanlık, sağlık camiası üzerine düşeni ifa etti ve ediyor. Aynı sorumlu davranış, bir kesim vatandaşlarda ise maalesef görülmemekte. Onlar, olup bitenleri masal gibi dinliyorlar olmalı. Bazı müptezeller, şu manzarada bile kalabalık gruplar hâlinde toplanıp kumar oynayabilmekteler. Bazı paralı görgüsüzlerse lüks otellerde veya villalarda buluşup eğlenceler tertipliyorlar. Diğer birçok ihlâl zaten her gün haberlere konu olmakta. Bugün de aramızda düşman çatlatırcasına maskesiz dolaşanların kabulü ise mümkün değildir.
İnsan kıymetlidir; insan, her canlıdan daha değerlidir; herkesin bildiği gibi insan eşref-i mahlûkattır; yaradılmışların en üstünüdür. Bundan dolayıdır ki meselâ "iki tane insan" denmez. "İki insan" veya "iki kişi" denir. İnsan kemiyyet değil, keyfiyettir. Böylesine değerli olan insana ilâhi irade, kendi uzvuna da canına da kıyma yetkisini bile haram kılmıştır. Kendisi intihardan menedilen insanın bir başkasının hayatını tehlikeye atması asla caiz değildir. İşte o mevzubahis kumarbaz, görgüsüz ve gamsızlar, yaptıkları densizliklerle sayılarını bilmedikleri kadar insan ve ailenin hayatı, milletin yarınlarıyla oynamaktalar.
Hükûmet, şu 1 yılı iyi götürdü. Kuvvetli sağlık teşkilat ve altyapımız felaketi kaldırabildi. Ancak manzara iyi değil. Devran böyle gitmeyebilir. Virüs -dediğimiz gibi- kendini yenileyip yenileyip saldırmakta. Vak’alar da ölümler de tırmanışa geçmiş bulunuyor. Yeni vak’a sayısıyla iyileşen hasta sayısı farkı, iyileşme aleyhine büyürse bu günleri arayabiliriz. Bir harpteyiz, bir savaştayız. Bunun görülmesi, şuurla idrak edilmesi şarttır. Görenler, daha iyi görmeli. Görmeyenlere ve görmek istemeyenlere, her ne pahasına olursa olsun göstermelidir. Çanakkale Büyük Müdafaasının da içinde olduğu Dünya Harbi çıktığında başlarda temel ihtiyaçlar mevcuttu. Memurlara, çalışanlara maaşlar verilebiliyordu. Ancak savaşın uzamasıyla bu imkânlar bitmiş, felaket her anlamıyla sefaleti de getirmişti. Allahü teâlâ, ne ülkemize ve ne de bir başka memlekete böylesi günleri bir daha göstermesin…
Yeryüzüne baktığımızda bazı fakir milletler aşı olmak bir kenara daha aşıyı görmemişler bile. Bazı zengin devletlerse ihtiyaçtan fazlasını alıp çöpe atıyormuş. Avrupa’nın kullandığı aşılar, kanda pıhtı yaptığı için durdurulmuş vaziyette. Böyle bir durumda salgın, nasıl önlenir? Türkiye’de ise kumar çılgınlığı, eğlence sarhoşluğu ve gamsız aldırmazlığıyla salgının durması bir yana gerilemesi dahi zor görünüyor. Böyleleriyle anlayacakları dille konuşmak gerekir. Anlayacakları dil, hukuktur. Bu failler, bugün de salgın tedbirlerini ihlâl ve kumar oynama-oynatma suçundan cezalandırılıyor. Ancak bize göre ceza mevzuatında "Salgınla Mücadele" başlığı altında layıkıyla yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Mevcut maddeler kifâyetsiz kalmaktadır. İş, işten geçmeden; kriz ve yokluk günleri gelmeden önleyici tedbirler alınmalıdır. Bu millî mücadelede şöyle bir kanun maddesi yapılarak yürürlüğe konmalıdır:
-İsmi ve nev’i her ne olursa olsun insanların hayatını tehlikeye atan salgın hastalıklara dair Hükûmet ve idarenin aldığı tedbirlere riayet etmeyenler, kendilerinin ve halkın sağlığını tehlikeye düşürenler, görüldüğü yerde yakalanır ve 3 aydan 6 aya kadar hapsedilir.
Bu ihlaller, ikiden fazla kişi tarafından birlikte işlenirse ceza iki katına çıkar. Bu gibi hâllerde ayrıca kanunun suç saydığı kumar gibi bir suç da işleniyorsa ceza 5 misli arttırılır ve kumar oynanan yahut eğlence yapılan mekân 2 yıl süreyle kapatılır. Her faile asgari ücretin 10 katı nakdî ceza verilir. Mekân işletmecisi, faillere verilen cezanın toplamı kadar nakdî cezaya çarptırılır. Bu cezalar, tecil edilemez, para cezasına çevrilemez, hiçbir hafifletici sebepten istifade edemez.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.