ÇÖKMÜŞ KURUMLAR

A -
A +
BM-Birleşmiş Milletler Teşkilatı, bütün devletlerin; İİT-İslâm İşbirliği Teşkilatı, Müslüman ülkelerin istişare meclisleridir. AB-Avrupa Birliği, Avrupa devletlerinin iktisadî kuruluşudur. NATO, farklı müttefiklerin askerî teşkilatıdır.
Bu teşkilatlara rağmen 40 yıldır Afganistan ve 10 yıldan beri de Suriye ve Libya dramı yaşanmaktadır. Irak, bazı Afrika devletleriyle, Şarkî Türkistan-Uygur, Myanmar dramı ve daha birçok dram ve Kırım çıkmazı gibi ihtilaflar bahsi diğerlerdir.
Saydığımız bu kuruluşlardan her biri, bu dramların her birinden mes’ul değildir. Lakin her biri, bir veya birkaç dram, çıkmaz ve vahşetten sorumludur. Hatta bazıları bunların ya başlatıcısı, ya seyircisi veya teşvikçisidir.
Bütün bu işgal, ihtilaf, dram, vahşet ve zulmün sebebi ya dinî ya iktisadî veya jeopolitiktir. İşgaller, ya haçlı seferlerinin devamıdır veya afyon gibi yer üstü veya kıymetli madenler gibi yer altı zenginlikleri yüzünden yapılagelmektedir. Veya Kırım gibi stratejik mevkide olduğu için işgal olur. Afganistan misali bazı memleketlerde ise dinî, iktisadî, jeopolitik sebepler buluşur. Şu gün adı geçen bu memleketlerin hemen tamamının yaşadıkları insanlık ayıpları, aslında 10 yıldan bu yana değil, I. Dünya Harbi’nden bu yana vardır. Libya dâhil Kuzey Afrika, İtalyan, Fransız ve İngiliz; Suriye yani bizim dünkü Şam vilayetimiz ve Irak yani Bağdat vilayetimiz, Fransız, İngiliz; Afganistan, İngiliz ve Rus işgalleri yaşamışlardır. Suriye, 50 yıldır Rusya’nın güdümündedir.
Resmî adı ‘’Cemiyet-i Akvam’’ olan Milletler Cemiyeti, 17 milyon insanın öldüğü I. Dünya Harbi gibi bir felâket bir daha çıkmasın diye 1920’de kuruldu. Ama 70 milyona yakın insanın öldüğü II. Dünya Harbi’nin çıkmasını engelleyemedi. Bundan dolayı yerine 1945’te BM kuruldu. I. Dünya Harbi’nin bitmesiyle birlikte dünya, 1945’ten itibaren iki kutba ayrıldı. Bir yanda ABD ve diğer yanda SSCB-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği vardı. Devletlerin ortak askerî dayanışmalarını ifade eden silahlı güç olarak da ‘’hür dünya’’ denilen tarafta NATO ve “demirperde’’ denilen tarafta da Varşova Paktı bulunuyordu. AB, hür Avrupa devletleri arası bir ekonomik teşekküldü. Sovyetler dağılınca Varşova Paktı çöktü. Eski Sovyet peyklerinden bir çoğu AB’ye kabul edildi.
SSCB’nin ortadan kalkması üzerine dünya tek kutuplu oldu. Bundan sonra Irak, iki kere talan edildi, Boşnaklar soykırım, Karabağ katliam yaşadı, Afganistan işgal edildi, Tunus’tan itibaren Arap Baharı denen bir yalan rüzgârı estirildi. Suriye’de iç harp çıkartıldı, Filistin’de zulüm hiç bitmedi, Myanmar’da sefalet ve vahşet utandırdı, güneş, Uygur Türklerine doğmadı ve böylece bugünlere gelindi.
Bunlar olurken BM, hiçbir şey yapamadı. Zira; Birleşmiş Milletler, II. Cihan Harbi’nden sonra galip devletlerin arzuları istikametinde kurulmuştu. Gayri âdil bir yapısı vardı. Üye devletlerin meydana getirdiği genel kurul kararları, veto hakkına sahip BMGK- BM Güvenlik Konseyi üyesi devletler tarafından tasvip ve tasdik etmedikçe hiçbir değeri yoktur.
NATO, Soğuk savaş bittikten sonra ABD’nin yedek ordusu gibi çalışır olmuştur. Bu sebeple uluslararası bu kurumlardan hiçbiri, hiçbir yerde zulme son veremez ve gözyaşını durduramazdı.
AB’nin önceliği Hıristiyan Avrupa’dır.
AK-Avrupa Konseyi, AB’den farklı değildir.
İİT, ‘’İslam Konferansı Teşkilatı’’ kumaşının ters yüz edilmesinden başka bir şey değildir. Bünyedeki devletlerin birçoğu Batı güdümlüdür. Şimdiye dek sadre şifa hiçbir iş görememiştir.
SSCB’nin Afganistan işgali, İsrail’in Filistin işgal ve zulmü, Suriye iç harbi ve doğan göçler, Çin’in Doğu Türkistan mezalimi, Irak işgalleri ve ABD’nin Afganistan işgali, göç dramı ve sonuçları ile dünyanın değişik yerlerinde yaşanan zulüm ve haksızlıklar göstermiştir ki BM çökmüştür, NATO kamulaştırılmıştır. AB bencildir ve kendi kıtasını ve haçını düşünmektedir.
Bu kurumlarla ne Uygur Türklerinin, ne Filistinlilerin, ne Afganların, ne Kırım’ın, ne Suriye’nin derdi, çilesi, mes’elesi halledilebilir. II. Dünya Harbi’nden sonra soğuk savaş döneminde kurulmuş olan BM ve BMGK, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, NATO, Lahey Adalet Divanı, 21. asrın ihtiyaç ve şartlarına cevap veremiyor.
Göçler, iltica, sığınma, koruma… İnsanlığın müşterek problemleridir. Yeni ve sağlam ortak kurumlar tesis edilmedikçe, güçlü, zayıfa haksızlık yapabildikçe yer yüzü huzura hasret kalmaya devam edecektir. Belki de bu yüzden salgınlar, seller ve diğerleri ve öbürleri durmayacaktır.
I. Dünya Harbi’nde “bir damla petrol, bir damla kan!’’  şeklinde ifade edilen kapitalist felsefe, aynen yaşamaktadır.
Çökmüş kurumlar ve yıkılmış ahlakla sağlam bir istikbâl tesis edilemez.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.