Hacer için artık son günler yaklaşmıştı...

A -
A +
Betül mutfağa gidince Hacer yeniden yerine oturdu. Karnında hafif bir sancı vardı...     İpek Hanım, O gün kahvaltıya kocasından daha geç inmişti. Ferit Bey gülümsedi karısını görünce, şakacıktan sitemkâr bir şekilde konuştu: - Ben demiştim pabucumuzun dama atılacağını, gördün mü, kahvaltılarımı bile yalnız yapmaya başladım artık. İpek Hanım telaşlandı: - Aşk olsun Ferit, iki dakika Nalân’a baktım. O da uyanmış, biraz oyalandım yanında. Geldim işte. Seni ihmal eder miyim hiç? - Şaka yapıyorum hayatım, biliyorum. Ne yapıyor o cimcime? İpek Hanım abartılı bir heyecanla anlatmaya başladı: - Bir görsen Ferit, gülücükler, çığlıklar, çok sevimli inanamazsın... İçim titriyor onun bu hallerini görünce. Bu sabah pek keyifli kerata. Onu bu gün biraz dışarı çıkartacağım. Dolaşacağım kızımla. Hava alsın. Ferit Bey başını salladı: - İyi edersin, ben de gelirim seninle, ikimiz gezdiririz. Ellerini çırptı sevinçle İpek Hanım: - Yaşasın, sahildeki parka götürelim. Deniz havası alsın kızımız... Ah Ferit onu o kadar çok seviyorum ki... Ferit Bey şefkatle gülümsedi karısına. Onu mutlu görmek inanılmaz güzel bir duyguydu...                *** Zaman hızla akıp geçmişti. Hacer için artık son günler yaklaşmıştı. Kritik haftaya girildiği zaman Münevver Hanım onu mümkün olduğunca ağır işlerden uzak tutuyor, sık sık dinlenmesini sağlıyordu. O gece Betül biraz geç gelmişti. O geldiği zaman akşam yemeğini yemişlerdi. İçeri girer girmez haykırdı âdeta: - Benim karnım çok aç... Saat on birden beri bir şey yemedim... Hacer iyice ağırlaşmış vücudunu güçlükle toplayarak kalktı: - Ben hazırlarım abla şimdi sana. Betül atıldı ve eliyle işaret etti: - Yok yok, sen otur, ben alırım kendim, öyle ani hareketler yapma sen... - Ben iyiyim abla, yok bir şeyim... - Olsun... Yemekler içeridedir herhalde. Bir tepsiye koyar alırım ben. Betül mutfağa gidince Hacer yeniden yerine oturdu. Karnında hafif bir sancı vardı birkaç saattir. Derin bir nefes aldı. Az sonra Betül söylediği gibi yemeğini büyük bir tepsinin içine hazırlamış, salona geldi. Münevver Hanımla Hikmet Kemal Bey dikkatle televizyondaki bir tartışma programını izliyorlardı. Betül, Hacer’le fısıldayarak konuşmaya başladı: - Ne yaptınız bugün, ben nasıl yorgunum. Bugün poliklinik günüydü. Haftaya nöbetler başlıyor. Yandık ki yandık... Artık kırk sekiz saat yok evde. Ölü gibi gelirim. Hacer gülümsedi: - Olsun abla, insanların hayatlarını kurtarıyorsun, bu her şeye değer... Ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra başını salladı Betül: - Haklısın, insan işin o yanını düşününce yorgunluk falan kalmıyor. Tam bu sırada hafif bir çığlık attı Hacer... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.