İkisi de hayatlarını ona adamışlardı...

A -
A +
"Kızını psikolojide okutursan işte sonun bu olur. Bu tespitlerden annenin haberi var mı?"
  Ferit Beyin yüzü bulutlanmıştı. Yan gözle kızına baktı: - Neden bana atıyor topu bu kadın anlamıyorum. Nalân muzip bir şekilde gülümsedi: - Senin karşı koyamayacağını biliyor, kendisi de gitmemi istiyor ama hemen izin verirse otoritesi sarsılır... İşte böyle bir şey... Ferit Bey bu sözler üzerine yine bir kahkaha attı. Bu sefer yürümeyi bırakmış, karnını tuta tuta gülüyordu. Neredeyse gözlerinden yaş gelmek üzereydi: - Kızını psikolojide okutursan işte sonun bu olur. Bu tespitlerden annenin haberi var mı? Nalân gözlerini açtı heyecanla: - Aman ha baba! Sakın, ona söylenir mi? Küçük Nalân’ın Ferit Beylerin ailesine katılmasının ardından yirmi iki sene geçmişti. Nalân ilkokulu özel bir kolejde okumuş, ardından yine bir kolejde lise tahsilini tamamladıktan sonra üniversite imtihanlarına girerek psikoloji bölümünü kazanmıştı. Okulu bitirecekti bu sene sonunda. Ferit Bey ve İpek Hanım aynen ilk gün olduğu gibi yine üzerine titriyorlardı kızlarının. İkisi de hayatlarını ona adamışlardı. Yirmi iki yıl boyunca inanılmaz bir mutlulukla gözünün içine baka baka, onu en ufak bir şeyden bile sakınarak büyütmüşlerdi. Nalân’ın da onlara düşkünlüğü görülmeye değerdi. Genç kız kendi öz anne ve babası olarak bildiği bu insanlara karşı büyük bir sevgi besliyor ve ailesiyle gurur duyuyordu. Ne Ferit Bey ne de İpek Hanım kızlarına gerçeği asla söylemek niyetinde olmamışlardı...             *** İpek Hanım salona sarmaş dolaş giren baba kıza baktı: - Ne o? Kandırdın babanı değil mi? Nalân koşarak kadının boynuna sarıldı: - Aşk olsun anne, neden kandırayım? İzin aldım. Değil mi baba? Ferit Bey hâlâ gülüyordu. Başını sallamakla yetindi… İpek Hanım’ı ikna etmek zor oldu fakat o da yanında arkadaşları olduğu için istemeyerek de olsa “peki” demişti…           ***
Nalân hemen hazırlıklara başlamıştı. Yolculuk bir gün sonraydı ama genç kız heyecan içinde giysilerinin birini çıkartıp birini giyiyordu. Odası darmadağınık olmuştu. Bir ara İpek Hanım kapıdan başını uzatınca gördüğü manzara karşısında şaşırıp kalmıştı: - Kızım bu ne hâl? Ne hâle soktun bu odayı? - Tamam anne, hepsini kaldıracağım merak etme. Bak şuna ne dersin, bu kıyafetim güzel mi? Ay, hiçbir şey bulamıyorum giyecek. Alışveriş mi yapsam bugün acaba? Onun bu inanılmaz heyecanı İpek Hanımı yumuşatmıştı. Dudaklarına kendiliğinden yerleşiveren tebessümü saklamaya gerek duymadan kapıya yaslanıp kızını seyretmeye başladı, bir yandan da ona cevap veriyordu: - Haklısın kızım, hiçbir şeyin yok değil mi ya! Ayol daha geçen ay gardırobun yenilendi. Nasıl olmaz giyecek şeyin? Tövbe tövbe! DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.