Hacer ağrıyan dizlerini tutarak kalktı yataktan

A -
A +
 
Saat yediyi biraz geçiyordu. Sabahlığını giyip mutfağa doğru yürüdü. Çayı koydu. Sonra salona geçti.
 
 
Nalân kibarca kalktı ayağa:
- Çok memnun oldum Kaan. Ayrıca tebrik ederim. İnşallah her şey yolunda gider.
Kaan kaşlarını kaldırdı:
- Sağ olun, eğer düğün tarihim belli olursa mutlaka sizi de davet edeceğim.
Nalân başını salladı:
- Ben de seve seve geleceğim.
Tarık’la tekrar sarıldılar birbirlerine. Telefon numaraları alındı, verildi. Genç polis uzaklaştıktan sonra Tarık sevgi dolu bir ses tonuyla Nalân’a döndü:
- Harika bir çocuktur. Hacer Teyze yıllar önce Kaan’a hamileyken sokakta kalmış. Hikmet Kemal Bey Amcalar almışlar yanlarına. Kaan doğmuş, onu büyütmüşler, okutmuşlar. Hacer Teyze hep bu aile benim “velinimetim” derdi. “Onları sırtımda taşırım ben” derdi.
Nalân merakla sordu:
- Kimsesi yok muymuş kadıncağızın?
Başını kaldırdı Tarık:
- Yokmuş. Tek başına sokaklarda apartman boşluğunda kıvrılmış uyurken bulmuşlar. O zaman gençmiş tabii. Görsen, çok da güzel bir kadındır.
Nalân içini çekti. İnsanların çevresinde neler yaşanıyordu. Eğer bahsi geçen kişinin öz annesi olduğunu bilseydi içindeki ılık duyguların sebebini anlayabilir miydi acaba?..
              ***
Hacer ağrıyan dizlerini tutarak kalktı yataktan. Saat yediyi biraz geçiyordu. Sabahlığını giyip mutfağa doğru yürüdü. Çayı koydu. Sonra salona geçti. Pencerenin kenarına gidip dışarıya baktı. Puslu bir hava vardı. Bulutlar kararsız bir şekilde güneşin önünü kâh kapatıyor, kâh kaçarcasına güneşten uzaklaşıyorlardı. Pencereyi açınca hafif bir esinti olduğunu fark etti. Yine de insanın boğazını yakan bir is kokusu hâkimdi havada. Hemen geri çekilip kapattı camı. Demlikten gelen fokurtu seslerini duyunca mutfağa geri döndü ve çayı demledi. Kahvaltılıkları teker teker masanın üzerine çıkarmaya başladı. Bu sırada içeride kapanan bir kapının sesini duydu. Kalkanın kim olduğunu merak ederek mutfaktan uzattı başını. Kaan uykulu gözlerle mutfağa doğru geliyordu.
- Hayırlı sabahlar oğlum, geç geldin gece...
Kaan mutfaktaki sandalyelerden birine oturdu:
- Sabaha karşı geldim anne.
Hacer telaşla atıldı:
- Neden az daha uyumadın yavrum?
Kaan omuzlarını kaldırdı:
- İşe gideceğim anne. Bu akşam erken gelirim, erken yatarım.
Etrafına bir kere bakındıktan sonra muzip bir gülümseme ile annesine döndü tekrar:
- Kimi gördüm biliyor musun? Tarık’ı...
Hacer gözlerini kıstı, Tarık’ın kim olduğunu çıkartamamış gibiydi:
- Hani bizim eski komşu Tarık! Hatice Teyzenin oğlu...
Hacer gözlerini açtı sevinçle:
- Ay... Sahi mi? Nerede gördün? Nasılmış? Hatice nasılmış?
Kaan arkasına yaslandı:
- İyilermiş, herkesin keyfi yerindeymiş. Kız arkadaşıyla birlikteydi. Uludağ’a hafta sonu tatiline gelmişler arkadaş grubuyla... Çok selam söyledi sana.
Hacer başını iki yana salladı:
- Kız arkadaşı ha? Evlenecekler mi? Güzel mi?
Kaan bir kahkaha attı:
- Güzel, çok güzel, adı Nalân! Hanımefendi bir kız. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.