Necile Hanım şaşırmıştı ne diyeceğini bilemedi!..

A -
A +
"Benim hanımımın kılığına bakarak kız vereceklerse hiç vermesinler daha iyi!.."
 
Hakan kendisi için son derece önemli geceye hazırlanırken oldukça telaşlıydı. Saatler öncesinden tıraş olmuş, bembeyaz gömleğini,  lacivert takım elbisesini giymiş, birkaç ay önce aldığı desenli kravatını bağlamıştı. Onu bu hâliyle gören Necile Hanım derin derin içini çekti. Genç adam aynanın karşısından ayrılmıyordu. Annesine döndü:
- Anne hâlâ hazır değilsin...
- Hazırım oğlum, saçlarımı tarayacağım sadece.
Hakan annesine baktı yüzünü buruşturarak. Onun üzerindeki kahverengi etek ve koyu yeşil bluz hoşuna gitmemişti. Asabi bir sesle:
- Daha başka giyecek bir şeyin yok muydu? Bu eski püskü şeylerle mi gideceksin?
Necile Hanım şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemedi.
- Oğlum, nesi var, en yeni eteğim.
- Bırak Allah aşkına anne... Bu kılıkta kız mı istenir?
Bu sözleri odasından çıkmakta olan Cahit Bey de duymuştu. Tok bir sesle karıştı lafa:
- Benim hanımımın kılığına bakarak kız vereceklerse hiç vermesinler daha iyi. Haddini aşıyorsun Hakan. Benim ağzımı açtırma, konuşursam yüz yüze bakamayacağız.
Hakan susmuştu. Ama gözlerindeki ifadeden kızgınlığı belli oluyordu. Cahit Bey karısına döndü:
- Çok güzel olmuşsun Necile. Sana her zaman bu yeşil bluz yakışmıştır.
Hakan sert bir hareketle ayakkabı dolabını açtı ve siyah ayakkabılarını alarak kapının önüne çıktı. Necile Hanım mahcup bir tavırla mantosunu giydi. Cahit Bey karısına döndü:
- Esra nerede?
- Bilmem, hazırlanıyor sanırım.
Cevap beklemeden içeriye seslendi:
- Esra, haydi kızım, seni, bekliyoruz.
Biraz sonra Esra geldi yanlarına. Birkaç gündür sapsarıydı yüzü. Suskundu. Necile Hanım onun canını sıkan bir şey olduğunu tahmin ediyor ama cesaret edip soramıyordu. Sınavların verdiği yorgunluktan olduğunu tahmin ediyor, onu canlandırmak için birkaç gündür en sevdiği yemekleri yapıyordu. İştahsızdı Esra. Geceleri erkenden odasına çekiliyor, hiç konuşmuyordu. Necile Hanım kızına baktı, gülümsedi:
- Peri kızı gibi olmuş benim güzel prensesim. Maşallah sana!
Esra acı bir şekilde gülümsemekle yetindi. Hakan elindeki çikolata kutusunu koltuğunun altına aldı. Babasına döndü:
- Çiçekçiye uğrayacağız daha... Biraz acele edin.
Cahit Bey cevap vermedi, on beş yıldır giydiği siyah paltosunu giydi. Biraz sonra hep birlikte sokaktaydılar. Hakan bir taksi çevirdi. Çiçekçiden güllerden yapılmış buketi de aldıktan sonra adresi verdi. Kimse konuşmuyordu. Taksi trafiğin içinde ilerledi. Tarabya’ya kadar kimsenin ağzını bıçak açmadı. Bahçe içindeki lüks villanın önünde durdukları zaman saat sekiz buçuk olmuştu. Cahit Bey villaya baktı ve içini çekti. O anda karısıyla göz göze geldiler. Necile Hanımın gözlerindeki ifade çok şey anlatıyordu… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.