Dijital rahatsızlıklar

A -
A +
Artık kimse internetin zararlarından bahseden yazıları okumak istemiyor. Herkes bıkmış durumda. Çünkü “çok zararlı” diye bağıranların hepsi sosyal medyada. Aynı benim gibi.   “Herkes belgesel seyrediyor madem, bu reyting ölçümleri hangi ülkede yapılıyor?” sorusunu hatırlatan bir durum. Ama bu yazı diğerlerinden biraz farklı. Sürekli vitrinde sergilenen ve görmekten bıktığımız tehlikeleri es geçip biraz derine ineceğim. Farkına varmakta zorlandığımız ve belki de en çok darlandığımız üç noktaya değineceğim. Rahatsızlıkların ismini uydurdum. Belki literatüre bir katkımız olur diye. Ama başlıkların altında yazanlar tamamen gerçek! 1- Farklı duyguların eş zamanlı çarpışması sonucu oluşan refleks kaybı İyiye ve kötüye eş zamanlı olarak bu kadar çok maruz kalınan bir dönem yaşanmadı dünyada. Hakikatle küfür yan yana, güzelle çirkin el ele duruyor ekranlarda. Filistin zulmünün ağır hüznüyle, müstehcen bir karikatürün arsız kahkahası aynı dakikanın içine yerleşiyor. Neşeli tatil fotoğrafları, şehitlerin cenaze haberleriyle altlı üstlü komşuluk yapıyor. On dakikalık bir sosyal medya gezintisinde duygular çarpışıyor, hüzün sevince, hayranlık nefrete, övgü sövgüye karışıyor. Yüz kaslarımız zaten ekrana bakarken felç durumda. Ama işin kötüsü duygularımızın refleksleri de yok oluyor. 2- Aşırı maruz kalma sonucu değerleri değersizleştirme sendromu Dijital ekranlardan gün boyu akan hikmetli sözler akıyor. Okuyup okuyup beğeniyoruz. Ama sanki çok fazla maruz kalınca cümlelerin değeri azalıyor. Duygular köreliyor, hikmet kayboluyor, mana seyreliyor. Mesela on cümlemizin beşinde empati kelimesini kullanıyor ama komşumuz açken horul horul uyuyoruz. Okuduğumuzla yazdığımız, yazdığımızla yaşadığımız birbirine düşman kesilmiş. Mevlâna’dan bin tane söz paylaşıyor ama iş yaşamaya gelince Mesnevi’nin bir satırında kayboluyoruz. Ve yolumuzu kaybettiğimizden bihaber dijital ekranlarda sürekli yol tarifi veriyoruz. 3- Hislenmek için prodüksiyon ihtiyacına bağlı oluşan duygu durum bozukluğu Yıllardır ses ve görüntü bombardımanına uğrayan zihnimiz, duyguları harekete geçirmek için hep bir atraksiyon bekliyor. Üzüntümüz de neşemiz de coşkumuz da prodüksiyon ve sunum kalitesine bağlı olarak azalıp artıyor. Bir habere kederlenmek için inceden bir ney sesi bekliyoruz arka fonda...  Bir şehit haberine gerektiği kadar üzülebilmek için babasının tabut başındaki resmine uzanan gözü yaşlı bir çocuk fotoğrafına ihtiyaç duyuyoruz. Zihnimize o kadar çok dijital görüntü ve ses boca edilmiş ki, gerçeğin en çıplak hâli artık gerekli hissiyatı oluşturamıyor.  Kostümsüz veya makyajsız bilgi bir etki uyandıramıyor. Reyting avcılarının kalemlerinden fışkıran sanal acıya çok fazla maruz kaldığımız için, gerçeğin en yalın hâlini katıksız hâlde sunan birkaç kelimelik cümleye sıkışmış acıyı hissedemiyoruz. Hâlbuki gerçekten hislenmek için bilginin süslenmesine gerek olmamalı!   Koyunlar ve insanlar Bir karikatür görmüştüm. İki koyun muhabbet ediyor. Bir tanesi mutlu bir yüzle diyor ki; "Ağılda bedavadan kalmamız ne kadar süper bir şey değil mi ya? Diğeri de tasdik ediyor. "Hakikaten ya! Üstelik yemek de bedava!" Bu karikatür aklıma gelince, “Eğer size sunulan bir ürün bedavaysa, ürün sizsiniz” cümlesini hatırlıyorum. Ekran başında kendimi niçin bazen “mal” gibi hissettiğimi de böylece daha iyi anlıyorum.   Reklam arası Bir öğretmen sosyal medyada öğrencisinin ödevini paylaşmış. Ödevin neyle ilgili olduğunu unuttum ama çocuk cümlelerin arasına “Beylikdüzü Eskort” ve “Bakırköy Eskort” gibi şeyler yazmış. Yani çocuk ödevini internetten kopyalayıp yapıştırırken araya reklamları da almış. Ve farkında olmadan dijital tehlikenin boyutunu tüm çıplaklığıyla (!) gözler önüne sermiş. Tüylerimi diken diken eden sosyal medya cümleleri 1- Çünkü kardeş candır. 2- Kuzenlerle ufak bir kaçamak. 3- İyi ki güzel dostlar biriktirmişim. 4- Bugün günlerden spor.

5- Türk kahvesini sade sevdiğim doğrudur.    

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.