OKULLARDA DEİZM TEHLİKESİ

A -
A +
Liseli öğrenciler arasında deizmin yaygınlaştığıyla ilgili haberler sıklaşmaya başladı. Peki nasıl oldu da tahrif edilmiş Hristiyanlıktaki hurafelere bir tepki olarak doğan deizm, Müslüman bir coğrafyaya sızabildi? İnançsızlıktan kaynaklanan korkuyu, mantık biliminde hiç yeri olmayan bir iyimserlikle yok etmek için kurgulanan deizm akımını, Türkiye gibi bir ülkede dolaşıma sokmak aslında kolay değildi. Çünkü dünyanın birçok yerinde insanların inanç dünyalarında yer alan fay hatları Türkiye’de yoktu. Bu yüzden önce suni boşluklar oluşturmak gerekiyordu. Sarsıntının gücünü artırmak için oluşturulan ilk fay hattının teması özgürlük olarak belirlendi. Bunun için ilk olarak insanın kendisini en çok önemsediği ergenlik dönemi hedef alındı. Ve içi boş sloganlar üretilerek zihinlere boca edildi. İçindeki sesi dinle, zincirleri kır, prangaları parçala… Ülkeyi boydan boya geçen ilk fay hattı oluşmaya başlayınca, ikinci adım olarak herkesten farklı olmak özenilecek bir durum olarak sunuldu. Reklam sloganlarında, müzik kliplerinde, kitap kapaklarında hep aynı mesajlar verildi; Sürüden ayrıl, kendi rotanı çiz, yüreğinin götürdüğü yere git… Yürekle nefis arasındaki farkı bilmeyen gençler sonu narsisizm sahiline çıkan yolda kendilerine rota oluşturmaya çalışırken, tahrip gücü yüksek cümlelerin namlusuna bu sefer genetiğiyle oynanmış öz güven kelimesi sürüldü. Kendine güven, aklını kullan, hayat senaryonu kendin yaz! Üç aşamalı bu plan sonrasında, hayatlarını nefislerine galip gelmek için harcayan insanların torunları nefislerinin kölesi hâline geldiler. Ama büyük sarsıntı öncesinde yapılması gereken bir şey daha vardı. Ehl-i sünnetin bütün öğretilerini inkâr ederek dini kafasına göre yorumlayan insanlar, bu noktada devreye girdiler. Ve Kur'ân-ı kerim dışındaki bütün kaynakları insanların zihninde şüpheli kategorisine sokarak son darbeyi vurdular. Akıllara zarar bir akılcılık anlayışıyla İslami ilimler itibarsızlaştırıldı. Dünyanın en titiz, doğru ve hassas aktarım metodolojisine sahip olan hadis ilmi yok sayıldı. Doğru İslamiyet’i anlatan kitaplar ve Ehl-i sünnet yolunun mühim şahsiyetlerinin aktardığı hakikatler, pop kültürüyle yetişmiş sığ insanların akıl süzgecinden geçirilmeye çalışıldı. Bu aşamalardan geçen zavallı insanlar, Kur'ân-ı kerimi anlamaya çalışarak biraz vakit harcadıktan sonra kendilerini bir anda deizm veya ateizmin sınırları içinde buldular. Dört işlemi bilmeyen insanlar, karşılarına gelen denklem problemini çözemeyince, kendilerini sorgulamak yerine matematiği sorgulamaya başladılar. Hiçbir epistemolojik problemle yüzleşmeden hayatın sırrını çözdüğünü iddia eden zavallılar, adına bilim denen kısa dönemli buluşlara tapınarak, kibirle beslenen bir rasyonalizmle hikmetin üzerini örtmeye çalıştılar. Hâlbuki bilimin açıklamaları ışığında tüm canlılar gibi sınırlı bilişsel kapasitelere sahip olduğumuzu çok iyi biliyoruz. Eğer kendimizi bir inekle kıyaslarsak, dünyayı bu garip hayvandan çok daha iyi algıladığımızı düşünür ve öz güven kazanırız. Ispanağa kıyasla elbette daha zekiyiz. Ancak bu cümlede yer alan “daha iyi” tarifinden hareketle bir çıkarsama yapacak olursak, bizim dünyayı algılama kapasitemizin de “daha iyi” bir versiyonu olabileceği sonucuna ulaşmamız gerekir. İnekler dünyayı nasıl bizim bir alt katmanımızda algılıyorsa, biz de pekâlâ başka bir katmanın altında olabiliriz. Çünkü zihnimiz de dilimiz de aslında bir kaptır. Herkes bu kabı hakikat deryasına daldırıp çıkardıktan sonra, bu kabın büyüklüğü nispetinde bir kavrayışa sahip olur. Bir bardak suya okyanusu sığdırmaya çalışanlar için tek kurtuluş yolu, deryanın ne kadar büyük ve kendi kaplarının ne kadar küçük olduğunu fark etmektir. Yani işin temelinde insanın âciz olduğu gerçeği vardır. “Eğer bir şeyi tam olarak anlayamıyorsan, inkâr et!” yaklaşımı, hacmini ve kapasitesini hiç sorgulamadan akla güvenmeyi öğütleyen rasyonalizmin en tehlikeli oyunudur. Öğretmenler kendi alanlarıyla ilgili çalışmak zorunda. Ama bu coğrafyada yaşayan öğretmenlerin, inançlarını sorgulayan öğrenciler için de büyük bir mesuliyeti vardır. Bu konu bakanlığın gündemini ne kadar işgal ediyor, emin değilim. Ama Türk gençlerini hedef alan bu saldırıya karşı eğitim camiasının hiçbir şey yapmaması büyük vebal olur. Öğretmenler dinini doğru kaynaklardan öğrenmek için gayret göstermezse, 2023 eğitim vizyonu tek kanadıyla uçmaya çalışan nesillerle bir hayal olur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.