Komşu komşunun tülüne muhtaçtır

A -
A +

Mutlaka siz de fark etmişsinizdir! Son birkaç yıldır özellikle zengin muhitlerde evlerin perdeleri kapanmıyor. İçi-dışı bir evlerde olabildiğince şeffaf, halka açık hayatlar yaşanıyor.

Batı ülkelerinde çok perdesiz ev gördüm. Açıkçası pek de yadırgamadım. Çünkü batı dünyasında insan bedeninin mahremiyeti görünmezlikle değil, dokunulmazlıkla güvence altına alınmıştır. Bunu biliyorum.

Ama bizde durum farklı. Çünkü doğuda mahremiyet dokunma değil görme duyusuyla ilişkilidir. Hal böyle olunca da perde evin tesettürü olarak görülür ve açık olması her daim haber niteliği taşır.

Şimdi bu kadar derdimiz varken perdeyle mi uğraşıyorsun diyebilirsiniz. Ama bence demeyin! Çünkü bu mevzu aslında toplumsal çapta yaşanan sosyolojik bir vakanın önsözü, yoğun bakıma kaldırılan mahremiyetin son birkaç nefesinden birisidir.

Perdelerimiz niye açık biliyor musunuz?

Çünkü sosyal medyada perdelerin ardına kadar sıyrılması sonucu, ev perdesinin dışarıdan kıskanacak bir şeyi kalmamıştır.

 

POPÜLER KÜLTÜR, TEŞHİRCİLİK VE MAHREMİYET

Perdesini kapatmayan insanları teşhirci olarak damgalamak gibi bir niyetim yok. Zaten bu çok ayıp olur. Ben sadece teşhirciliğin, popüler kültür ve sosyal medya araçlarıyla birlikte toplumun geneline yayıldığını ve “paylaşım” gibi masum bir kelimeyle kamufle edilerek sempati kazandığını vurgulamaya çalışıyorum.

Ortada tartışma götürmeyecek bir gerçek var! Sonsuz bir podyumda sürekli poz verir gibi yaşadığımız sanal hayatlar, mahremiyet mahrumiyetini doğurmuştur. Ve teşhirciliğin zihinlerde normalleşmesi sonucu, röntgencilik de legalleşmiştir.

Şöyle ki, eskiden yolda tanımadığı bir insanı evine kadar takip eden, sonra da penceresinin önünde durup içeride neler yaptığını görmeye çalışan bir insana “röntgenci” denirdi. Şimdi, tanımadığı bir insanı sosyal medya hesaplarından takip edip, hayatının tüm anlarını ekrandan seyreden kişiye sadece “takipçi” deniyor.

Eskiden kamuya açık alanlarda ev rahatlığında davranan, özelini sınır gözetmeden sergileyen kişilere “teşhirci” denirdi. Şimdi bunu ekranda yapan kişiye “aktif sosyal medya kullanıcısı” deniyor.

Tabi isimler ve sıfatlar değişince eylemin değeri değişmiyor. Ve sınırları genişleyerek oldukça genelleşen özel hayatların kalitesinde, “Kapatıyoruz!” tadında bir tenzilat yaşanıyor.

Aslında bu çok da şaşılacak bir durum değil…

Sonuçta teşhir ürünleri marketlerde bile daha ucuza satılıyor.

 

GAYRİMEŞRU İHTİYAÇLAR

Sıradan insanın şöhrete kavuşma arzusu yaşadığımız çağın en dramatik gündemi olabilir diye düşünüyorum. Çünkü tıpkı bir gösteri alanında kullanılan fok balıkları gibi “beğeni” ödülünü kapmak için her türlü numarayı sergileyen insanlar, kendisini ve ailesini ihlal etmeye başladı.

Teşhirciliğin teknik altyapısını genişleten sosyal medyayla birlikte, insanın kendisini görünür kılabilmek için giriştiği mücadele bir hayat biçimine dönüştü.

“En mutlu benim” temalı bu büyük kıyaslama oyununda her yerimizi sevimsiz Polyannalar sardı. Şöhret tutkusunu gıdıklayarak oluşturulan bir “ego-sistem” sayesinde insanlar nefsinin esiri olmaktan çıkıp, dostu haline geldi.

Boş zaman olarak tabir edilen molaların, popüler kültürün en büyük sermayesi olduğunu biliyoruz. Ancak insanların boş zamanına sahip olabilmek için sürdürülen bu kıyasıya mücadelede mevcut boşluklar çoktan doldu.

Büyük veriyi yönetenler şimdi de ürettikleri gayri meşru ihtiyaçlarla, popüler kültürün en büyük tuzağı olan “eğlencenin ihtiyaca dönüşmesi” idealini gerçekleştirmek için çalışıyorlar. Çünkü veri akışını sağlamanın tek yolu bu.

Biz de yeni boşluklar oluşturmak için yazılan senaryoyu büyük bir zevkle oynamaya devam ediyoruz.

Perdeyi bir açtık, bakın nerelere geldik!

Ve işin kötüsü bu oyun kaç perde ve daha nerelere gideceğiz, onu hala bilmiyoruz.

Not: “The Great Hack” isimli bir belgesel var. Özel hayatımızın perdelerini niçin kapatmamız gerektiğini bu belgeseli seyredince insan daha iyi anlıyor. Şiddetle tavsiye ederim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.