Sosyal Medya Anneleri ve Narsisizm

A -
A +
Psikiyatri Profesörü Otto Kernberg tarafından narsisizm üzerine yapılmış bir araştırma var.
Kernberg bu çalışmasında narsisistik kişiliklerin çocukluk yıllarına doğru iz sürmüş. Ve yolun sonunda iki farklı anne figürüyle karşılaşmış.
Birincisi, çocuğuna karşı ilgisiz ve soğuk davranan anne. İkincisi de çocuğunu olduğundan daha özel ve önemli gören veya çevresine bu şekilde sunan anne.
Ve Kernberg araştırmasının sonuç bölümüne şunları yazmış;
“Çocukların annesiyle ilişkilerinde yaşadıkları duygusal yoksunluk, değersizlik hissini doğurur. Ve sevilme ihtiyacı giderilmeyen çocukta, hayran olunma ihtiyacı baş gösterir. Doğal olmayan, aşırı ve gösteriş meraklısı sevgi de çocuklarda narsisizm gelişimini tetikler.”
Birinci anne tipi için diyecek çok fazla bir şey yok.
Ama ikinci tip, yani günümüzde “sosyal medya anneciliği” diye de tarif edilen ve çocuğunu teşhir malzemesi olarak kullanan anne (veya baba) figürü, üzerinde çok şey konuşulmayı hak ediyor.
Çünkü sürekli olarak üstün özellikleri vurgulanan çocukların dengesi bozuluyor. Bir süre sonra anne babaları tarafından bu özelliklerinden dolayı çok sevildiklerini düşünmeye başlıyorlar. Ve yaş ilerledikçe mükemmelliğinin devamını sağlamak için teşhirciliğe yönleniyorlar.
Çünkü mükemmel olduklarını etrafındaki insanlara ispatlayamazlarsa, bilinçaltında saklanan değersizlik hissiyle baş etmek zorunda kalacaklarını biliyorlar.
Bu durum çok yoğun bir şekilde yaşanmaya başlayınca da adına narsisizm deniyor.
Okul başarısına fazla yoğunlaşan ve çocuğun karne notlarıyla sevgi seviyesini aynı grafikte birleştiren ebeveynlerin çocukları da aynı durumda. Onlar da anne babaları tarafından sevilmek için okulda başarılı olmaları gerektiğine inanıyorlar.
Kendini teşhir eden insanın hâli zaten ortada.
Ama çocuktan izin almadan onun bütün çocuksu hâllerini paylaşarak beğeni avına çıkmak, etik problemlerin dışında gelişimsel problemlere de yol açıyor.
 
Ne varsa eskilerde var
 
Anadolu geleneğinde büyüklerin yanında çocuk sevmek ayıp sayılır. Bunu biliyoruz ve bazen de eleştiriyoruz.
Ama inanın ne varsa eskilerde var. Kim ne derse desin!
Çünkü çocukların gösteriş malzemesi olarak kullanılması herkesin sinirini bozmaya başladı. Her anne baba çocuğunu sever. “Biz daha çok seviyoruz” diye mücadeleye girişmenin ne manası var?
Biz, birilerinin canı çekmesin diye dışarıda yemek yemeye utanan bir millettik. Bebek müjdesi verirken bile yüzümüz kızarırdı. Ne ara soframızı değil de fotoğrafını paylaşır hâle geldik? Hangi ara hamilelik testi sonucunu WhatsApp durumuna koyacak kıvama geldik?
Evde çocukla sohbet etmek için beş dakika ayırmıyoruz. Ama sosyal medyada “varoluş sebebim, annesinin gülü, babasının aslan parçası” diye ortalığı birbirine katıyoruz.
Gerçekten enteresan!
 
Teşhir ürünü sevgiler
 
Sosyal medya mahremiyet, mahcubiyet ve samimiyeti yok etti. Özel hayatla ilgili ayarımız kaçtığı için, huzurumuz da kaçtı.
Özel hayatın sınırlarıyla birlikte mideler de genişledi. Teşhircilikte obezite sınırları zorlanırken, mahremiyet konusunda gösterilen hassasiyet bir deri bir kemik kaldı.
Artık çoluk çocuğun bizlere emanet olduğunu hatırlamamız gerekiyor.
Emanetle hava atılmaz. Değer verilir, muhafaza edilir, mahremiyeti korunur.
Vitrinde sergilenen sevgiler, eninde sonunda “teşhir ürünü” kapsamında tenzilata girmek zorundadır.
Birisini seveceksek ulu orta sevmeyelim. Kişiye özel duyguları fısıldayarak söyleyelim. Aşk şiiri bağırarak okunmaz. Mektup bir kişiye yazılır. Şehir meydanına asılırsa, zarfın üstündeki ismin bir anlamı kalmaz.
Kıymet verdiğimiz şeylerle ilgili biraz daha ağırbaşlı, ketum ve muhafazakâr olmamız gerekiyor.
Çünkü pazar tezgâhında bağırarak mücevher satılmaz!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.