Ergendir, ne yapsa yeridir!

A -
A +
Sinopsis, dizilerin veya filmlerin çok kısa bir şekilde anlatıldığı özet bölümlerdir. Asıl hikâyenin taslak metni de denilebilir. Senaristler genelde yapımcıları ikna etmek için bu bölüme çok vakit harcarlar. Ergenlik de hayatın bir sinopsisi gibidir. Detay yoktur belki ama hikâyenin ana omurgası bu dönemde belirginleşir. Yani ergenlik bir anlamda yetişkinliğin özetidir. Hikâye ne kadar genişlerse genişlesin, taslak metin çok fazla değişmez. Bazıları ergenliği, çocuklukla yetişkinlik arasındaki bir köprü olarak tarif etmiştir. Köprünün girişi çocukluk, çıkışı yetişkinlik, ortasıysa tam bir kargaşadır. Çünkü bu dönemde cinsiyet rolleri ve kimlik yerine oturur. Yaklaşık bir karış havada duran akıl pik yapar. Bu arada neyi, nereye oturtacağına karar vermeye çalışan ergen de hâliyle ortalığı biraz dağıtır. Çocuğun bu dönemde her şeye itiraz etmesi, kaşlarının genelde iki uçtan aşağıya doğru eğik olması ve sebepsiz yere öfkeyle dolmasının birçok sebebi vardır elbette. Ama en önemli sebep, kimlik kazanma çabasının verdiği yorgunluktur. Yani size göre akşama kadar bilgisayarın başında oturup hiçbir şey yapmayan ergenler, aslında yoğun bir mesai yapmaktadır. Bu mesainin merkezinde de “Ben kimim?” sorusuna verilmesi gereken cevabın arayışı vardır. Ergen eğer bu soruya verdiği cevaptan tatmin olursa, sağlıklı bir yetişkin hâline gelir. Ama soruyu boş bırakıp sonraki sorulara geçerse, bu soruya dönüş oldukça meşakkatli olur. Trafik polisine “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye efelenen yetişkinler, genelde ergenlikte bu soruyu boş bırakmış kimselerdir. Anne babaların bu dönemde ergen çocuklarına sinir olma gibi bir lüksleri de yoktur. Evet, çok fazla azmettirici vardır belki ama köprüyü geçene kadar bazı hayvanlarla "akrabalık" ilişkileri kurulması şarttır. İşten güçten çocuk bir kenara atılır, yani harca kum katılırsa, oluşan kimlik de en ufak bir sarsıntıda yıkılmaya meyilli olur.   Taklitçi zihniyet   Kimlik oluşumu aslında bir taklit etme sürecidir. Yani ergenler çevrelerinde beğendikleri bir rol model bulup onu taklit etmeye çalışırlar. Giyim kuşamından davranışlarına kadar o kişiye benzeme gayreti içinde olurlar. Bu dönemde ilk rol model adayları anne babalardır. Ebeveynler bu dönemde rollerini ne kadar iyi oynarlarsa, model olma başarıları da o kadar yüksek olur. Ama aile bireyleri rol model olma konusunda yeterli olmazsa, sahneyi farklı adaylar doldurur. Kimi zaman bir film kahramanı, bir pop yıldızı veya bir sosyal medya fenomeni, ergenin rol model adayı hâline gelebilir. Sonuçta çocuk kime hayran olursa, ona benzemeye çalışır. Bu yüzden anne babalar çocuklarına kimin gerçek sevgiyi ve hayranlığı hak ettiğini öğretmek zorundadır. Eğer bu konu ihmal edilirse, çocukların hayran kontenjanları olur olmaz tiplerle dolar. Bu da ileride ayran gönüllülüğe yol açar. Ayran gönüllülüğün en etkili ilacı da “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadis-i şerifini idrak edebilmektir.   Denge   Anne babaların bu dönemde ergenle kurdukları ilişki çok önemlidir. Boş veren, aşırı korumacı veya çok otoriter ebeveynlik tutumları kimlik oluşumunu olumsuz etkiler. Bu yüzden takip mesafesini iyi ayarlamak gerekir. Bu mesafe, ne ani bir frende kazaya sebep olabilecek kadar yakın, ne de araya başkalarının gireceği kadar uzak olmalıdır. Bir diğer önemli konu da tutarlılıktır. Çünkü ergenlik bir anlamda denge bulma dönemidir ve ebeveynler dengeli olmazsa, çocuğun baş dönmesi hiç geçmez. Çocuk eğitimi konusunda ayrı tellerden çalan anne babalar, çocukta ritim bozukluğuna yol açarlar. Mayanın tutması için, ebeveyn davranışlarının tutarlı olması gerekir.  Eğer sadece anne başrolde olur ve baba, kavga sahnelerinde kullanılan figüranlar gibi sadece çok öfkelendiğinde sahneye girerse, ergenin anası ağlar. Hem deyim anlamıyla hem de gerçek anlamda...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.