Çok şükür kurtulduk!

A -
A +
Yaklaşık 5-6 ay önce çektiğim bir videoda İstanbul Sözleşmesi'nin Türkiye'nin başına bela olduğunu dile getirmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu soruna el atması gerektiğini söylemiştim.
Sözleşme nihayet bir gece yarısı çöp oldu.
Bakmayın siz birilerinin "Kadına şiddeti engelleyen sözleşme feshedildi" diyerek ortalığı karıştırmasına...
"Kadına şiddeti engelliyordu söylemi" işin kılıfı...
Söz konusu sözleşmenin bugüne kadar kadına şiddet noktasında en ufak bir faydası olmadı. Aksine birkaç yıl içinde Türk aile yapısını darmaduman etmekten başka işe yaramadı.
2010 yılına geri gidip o tarihten itibaren kadına yönelik şiddet rakamlarına lütfen göz atın. Sözleşmenin kadını erkeğe, erkeği kadına düşman getirmekten başka işe yaramadığını ve şiddet olaylarında tam bir patlama yaşandığını göreceksiniz.
"Cinsiyet eşitliği" dayatması altında sapıkların ve sapkınların yolunu alabildiğince açan sözleşme, son 10 yılda LGBT'lilerin bu ülkenin temel sorunu hâline gelmesine neden oldu. 
Dikkatinizi çekerim.
Sözleşmenin imzalanmasından sonra LGBT derneklerine oluk oluk para akıtılmış. İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre 2019 yılında bu derneklere Amerika, Avrupa Birliği ve Hollanda tarafından gönderilen paranın miktarı 100 milyon dolar...
2020 yılında 150 milyon dolar sınırına ulaşmış. Yani Türk lirası hesabıyla 1 milyar lira...
E, bu parayı gören birileri anında yumuşamaya başlamış. Son bir yıl içinde açılan LGBT derneği sayısı 20'ye dayanmış.
Avrupa bu parayı ölmüşlerinin hayrına göndermiyor herhâlde değil mi?
Bakın...
Türkiye'deki mülteciler için bize ödemeleri gereken parayı göndermeyenler, sırf toplumun ahlakını bozmak için servet akıtıyor.
Bu durum size bazı ipuçları vermiyor mu?
Son birkaç yıl içinde hiç kimsenin akıl sır erdiremediği bazı çalışmalar yapıldı. Kendine modern diyen bazı siyasiler ve bazı kurumlar aile yapısını bozmaya yönelik açıklamalar yaptı.
Mesela 18 yaşına gelen kız ve erkek çocuklarının aileleriyle birlikte yaşama zorunluluğu olmadığı zihinlere zerk edildi.
Yapılan sokak eylemlerinde eş cinsel olmanın çok hoş, çok eğlenceli bir şey olduğu kanaati oluşturulmaya çalışıldı.
İstanbul Büyükşehir başta olmak üzere kimi belediyelerde eş cinsellik eğitimleri verilmeye başlandı. 
Bunların tamamı İstanbul Sözleşmesi'ndeki "Cinsiyet eşitliği" kavramına dayanarak yapıldı.
Kadına şiddet meselesine gelince...
Türkiye, kadına şiddet noktasında Avrupa ülkelerinin çok çok gerisinde. Buna rağmen çözüm yolları aramaya, yasalar çıkarmaya, kanunlar yapmaya devam ediyor.
Bu soruna öyle ya da böyle çare bulacağız, buna inanıyorum. Yeter ki inancımızın ve töremizin gereğini yapalım.
Yazının başında da söylediğim gibi...
Birilerinin "İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti engelliyordu" diye yaygara koparmasına aldırış etmeyin. 
Bu kesim CHP içinde yaşanan onlarca taciz ve tecavüz olayına dair tek kelime etti mi?
Bu kesim HDP’li vekillerin tecavüzlerine, PKK’lı teröristlerin kız çocuklarını dağa kaçırmalarına ses etti mi?
Bu kesim HDP binaları önünde evlat nöbeti tutan kadınların çektiği çileye, yaşadığı şiddete dair ağzını açtı mı?
Hayır...
Sapıklara ve sapkınlara verdikleri desteğin onda birini bu kadınlara verselerdi sorunun ciddi bir bölümü zaten çözülmüş olacaktı.
“İstanbul Sözleşmesi yaşatır” dediler ama bu “yaşatma” kadınlar için değildi. Sapıkları yaşatmak, sapkınlıkları yeşertmek içindi.
O da buraya kadarmış...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.