İmamoğlu’nun balonları patlarken!..

A -
A +
Habertürk TV geçtiğimiz hafta belki de son ayların en önemli yayınlarından birine imza attı.  Önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu, ardından da AK Parti'nin İstanbul'da Grup Başkan Vekili Mehmet Tevfik Göksu'yu ekrana çıkardı.  Her iki yayını da hem canlı olarak hem de daha sonra YouTube kanalı üzerinden dikkatlice dinledim. İzlemeyenlerin, açıp önce İmamoğlu'nu ardından Göksu'yu tekrar dinlemelerini şiddetle tavsiye ederim. Çünkü her iki yayını ardı ardına izlediğinizde, Büyükşehir Belediye Başkanı'nın bugüne kadar toplum üzerinde nasıl bir algı oluşturduğunu çok çarpıcı ve resmî belgelerle göreceksiniz. Yayınlarla ilgili kanaatimi şöyle anlatayım. Bir defa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı her zaman olduğu gibi göstermek istemediği bir gergin ruh hâliyle konuşuyordu. Sanki biri çalışmadığı bir yerden ya da algı yürüttüğü bir nokta üzerinden soru soracak ve bu sorunun altında kalıp mahcup olacakmış gibi bir ruh hâli sergiliyordu. Bu nedenle olsa gerek, Nagehan Alçı ile bir iki kez atışma noktasına geldi. Neredeyse "O soruyu sorma" diyerek kadın gazeteciye ayar vermeye çalışacak pozisyona düştü. Alçı'nın "Benim istemediğiniz bir soruyu sormama izin vermiyorsunuz, bu mu sizin demokrasi anlayışınız" çıkışı sonrası yaptığı hatayı anlayıp düzeltme yoluna gitti. Gerçi Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra İmamoğlu'nda bu tavrı pek çok kez gördük. Didem Aslan Yılmaz ile canlı yayında yaşadığı polemik ve "Reklam arasında ne konuştuğumuzu anlatayım mı?" şeklinde savurduğu tehdit, Celal Şengör ile yaşadığı Kanal İstanbul polemiği sonrası büründüğü ruh hâli ve sokakta kendisini eleştirenlere yönelik kaba saba hareketleri İmamoğlu'nun İstanbul'un yükü altında ezildikçe agresifleştiğini göstermişti bize... Aynı şeyleri ekranda görmeye devam ettik... Buna karşın Mehmet Tevfik Göksu yayında bir o kadar sakindi. Kendisine soru soran ama sorduğu sorunun cevabını beklemeden ve dinlemeden bir başka soruyla çullanmaya çalışmalar karşısında bile gülümseyerek, "Durun oraya da geleceğim" demesi hem hoşgörüsünün hem de siyasi tecrübesinin ne kadar üst düzey olduğunu gösterdi. Algı operasyonlarına gelince... Bütün samimiyetimle söylemek isterim ki Mehmet Tevfik Göksu bu noktada Büyükşehir Belediye Başkanı'nın âdeta tozunu attı. Özellikle Kanal İstanbul konusunda bugüne kadarki en doyurucu açıklamaları Mehmet Tevfik Göksu'dan dinlemiş olduk.  İmamoğlu'nun Kanal İstanbul konusunda söylediği her şeyi ortaya resmî belgeleri koyarak çürüttü. Sıralamak gerekirse... İmamoğlu kanalın depreme neden olacağı üzerinden propaganda yapıyordu. Göksu, "Metrolar için kazılan herhangi bir tünel depremi ne kadar tetikleyecekse, Kanal İstanbul da o kadar tetikler" diye cevap verdi. Yani Kanal İstanbul'un deprem noktasında "sıfır risk" oluşturduğunu ortaya koydu. Koymakla yetinmedi, Kanal İstanbul konusunda üniversitelerin ve akademisyenlerin yaptığı çalışmaların yer aldığı bir kitap gösterdi ki kitabın kalınlığı neredeyse önündeki sehpa genişliğindeydi. İmamoğlu Kanal İstanbul'un yapılmasıyla birlikte İstanbul'da su sıkıntısı çekileceğini, çünkü İstanbul'un su ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan Sazlıdere Barajı'nın kuruyacağını söylüyordu.  Göksu Sazlıdere Barajı'nın İstanbul suyuna katkısının sadece "yüzde üç" olduğunu resmî rakamlarla ortaya koydu. Artı, kapanacak olan Sazlıdere Barajı'nın yerine 3 tane yeni baraj yapılacağını ve bu barajların İstanbul'a daha fazla su imkânı getireceğini resmî belgelerle ispatladı. İmamoğlu Kanal İstanbul çevresindeki arazilerin, kanal yapılacağı açıklanmadan çok önce birilerine peşkeş çekildiğini söylüyordu. Göksu buradaki arazilerin yüzde 60'ının kamu kurumlarına, yani devlet kurumlarına ait olduğunu belgeledi.  Artı... İstanbul'da acil yıkılması gereken 300 bin bina olduğunu, deprem dönüşüm çalışması kapsamında yıkılacak olan bu bina sahiplerinin pek çoğu için Kanal İstanbul civarında kentsel dönüşüm yapılacağını açıkladı.  Asıl bombaları ise İmamoğlu'nun "Beni engelliyorlar" şeklindeki doğru olmayan beyanları noktasında patlattı. Göksu'nun açıkladığı resmî rakamlara göre İmamoğlu Büyükşehir'in 28 milyar Türk lirası olan borcunun 2 yıllık kısa süre içinde 43 milyar 402 milyon liraya çıkarmış. Buna ilaveten, bir önceki dönemde İmamoğlu'na İller Bankası ve Hazine'den 159 milyon lira gönderilirken, bu yıl rakam 180 milyona dayanmış. Yani maddi kaynak anlamında önünü kesen olmamış. Hatta, seçim öncesinde "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni borçlandırmak ihanettir" diyen, "İstanbul'un gelirlerini yüzde 50 artıracağım" sözü veren İmamoğlu öyle bir borçlanmış ki kanunlar gereği şu an bir kuruş daha borçlanması mümkün değil. İmamoğlu ekranlarda "Ben İstanbullu vatandaşlarıma 618 milyon sosyal yardım dağıttım" diye övünüyordu. Göksu, İBB'nin "resmî denetim raporu"nu göstererek yapılan yardımın sadece ve sadece 67 milyoncuk olduğunu ortaya koydu.  Yanlış anlaşılmasın! Rakamı Mehmet Tevfik Göksu açıklamıyor, İBB Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, yani İmamoğlu'nun ekibi yaptıkları yardımın 67 milyoncuk olduğunu resmî raporla açıklıyor. "618 milyon nereden çıktı peki?" diye yeni bir resmî dilekçe verilince öğrencilere eğitim yardımı, çocuklara süt yardımı, gıda yardımı gibi şeyleri de katmalarına rağmen dağıttıkları yardımın miktarının 262 milyon olduğu ortaya çıkıyor.  Yani geride kalan 356 milyon paranın nerede olduğu bilinmiyor! Devam edelim... Ekrem İmamoğlu "Bizim önceliğimiz deprem. Kentsel dönüşüme çok büyük bütçeler akıtacağız" diyordu. Göksu, AK Parti döneminde yüzde 5 olan kentsel dönüşüm bütçesinin İmamoğlu döneminde yüzde 1'in altına düşürüldüğünü İBB'nin resmî bütçesini göstererek ispatladı.  Ekrem İmamoğlu fakir fukaraya "Halk Ekmek Büfeleri" ile ulaşmak istediğini fakat AK Parti'nin bunu engellediğini söylüyordu.  Göksu İBB'ye "Halk Ekmek büfeleri için ne kadar istiyorsanız o kadar verelim" dediklerini ve buna ilaveten, "Gerekirse halk ekmekleri mahalle bakkallarında satabilirseniz size bu yetkiyi de veririz" dediklerini ancak İmamoğlu'nun İBB Meclisi'nde olan yetkinin tamamen kendisine devredilmesini istediğini, bu yetkiyi vermeyince kamuoyuna yalan söylediğini ispatladı.  İmamoğlu 75 bin öğrenciye burs verdiklerini söylüyordu. Göksu belediyenin resmî rakamlarında bu oranın 75'inin çeyreği seviyesinde olduğunu söyledi. İmamoğlu belediyede liyakate göre hareket edeceğini söylüyordu. Göksu bugüne kadar 11 bin kişinin işine son verildiğini, yaklaşık 18 bin kişinin de işe alındığını ve bunların tamamının CHP, İYİ Parti ve HDP tabanından olduğunu belgeledi. Buna ilaveten İBB şirketlerine 100'ün üzerinde yeni birim müdürü veya memuru alındığını, sırf bunlara ödenen maaşların aylık 1 milyonun üzerinde olduğunu yine belge ile ortaya koydu.  Daha pek çok örnek var da devam edersem yazı buradan Fizan'a yol olur. Onun için toparlayayım. Kısaca özetlemek gerekirse... Her iki yayında gördüğüm en önemli fark şuydu.  Ekrem İmamoğlu gazetecileri konuşturmadı. Mehmet Tevfik Göksu'yu da kimi gazeteciler konuşturmamaya çalıştı. Ancak buna rağmen Göksu, Ekrem İmamoğlu'nun bütün iftira, yalan ve karalama oyununu son derece beyefendice ve sakin bir üslupla, inkâr edilemez belgelerle ortaya koydu. Hem de 6 yaşında bir çocuğa anlatır gibi... İstanbullular da şunu bilsin. Bütün borçlanma yetkilerini kullanan ve borç aldığı bütün paraları çarçur eden Ekrem İmamoğlu için asıl sınav şimdi başlıyor. Bundan sonra İstanbul'a kaynak yetersizliğinden dolayı hizmet yapılması mümkün değil.  Bırakın hizmeti... Bundan sonra daha çok işten çıkarma ve hâliyle hizmetlerde gerileme dönemi başlayacak. Daha önce söylediğimi tekrar söyleyeyim. İstanbul’un yükünü kaldıramayan İmamoğlu bir şekilde kendini bu görevden aldırmanın yolunu arıyor. Yetkisi olmadığı hâlde yeni borçlanma talebinde bulunması ve suç teşkil eden eylemler içinde bulunması bundan… Kendini görevden aldırarak mağduru oynayıp bu mağduriyet sayesinde 2023’te Cumhurbaşkanı olmanın yolunu arayacak gibi görünüyor. Bu tezime inanmayanlarla önümüzdeki aylarda yeniden görüşürüz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.