Hollanda’dan hoca çıkmazzz!

A -
A +

Niye hâlâ daha debelenip duruyoruz bir türlü anlamıyorum. Hep deniyoruz, hatta dünya bile denedi bıraktı ve sürekli yanılıyoruz.
Efsane Ajax’ı ve bu takımın üç sene Avrupa şampiyonluğunu kurgulayan bile bir Hollandalı değildi.
Mimar Stefan Kovacs’tı...
Stajyeri ise Rinus Michel’di...
En ünlü isimleri Guus Hiddink’ti ve en büyük başarısı Avustralya’yı 2002 Dünya Kupası’na götürmesiydi. Oysa o kupanın elemelerinde statü değiştirilmiş ve Avustralya, Okyanusya grubuna dahil edilip Güney Amerika grubunun beşincisiyle play-off oynamaktan kurtarılmıştı.
Avustralya için yapılan bir ayarlamaydı ve Hiddink de üstüne atlamıştı bu fırsatın. Samoa Adaları’nı filan yenip Dünya Kupası’na katılmışlardı.
Sonra da bizi çarptı gitti çok daha önceleri Fenerbahçe’yi çarpıp gitmişliği var iken…
Ligimizi Almanya’da TV’den izledi ve oyuncu seçti!
Çünkü vergi yolsuzluğu nedeniyle Hollanda’ya giremiyordu…
Van Basten gibi bir efsane denedi ve hemen bıraktı olmayacağını anladığında. Şimdilerde TV yorumcusudur kendileri.
Ruud Gullit hiç denemedi bile ve kura çekimleri ile yılın ödül törenlerinde boy gösterebiliyor ancak…
Rijkaard’ı hiç sormayın... Galatasaray onun son durağı oldu ve o da vazgeçti durumdan.
Neeskens ise sadece Rijkaard’ın asistanlığını yaptı ve onunla birlikte kayboldu gitti...
Bunların en evrenseli Luis Vaan Gaal’dir...
Barcelona da gördü, Manchester United da...
Hepsinden de ardından teneke çalınarak gönderildi...
Oyuncu konusunda ise üstlerine yoktur... Pier Van Hojdonk, Dirk Kuyt, Sneijder, Babel sadece bizde iz bırakanlardır... Robben, Bergkamp filan hiç saymıyorum bile…
Demem o ki; Hollandalı alıp oynatacaksın ama asla takımını emanet etmeyeceksin...
Varın buradan Cocu meselesini siz hesap edin...

Sporcunun  şükredeni makbuldür
Efsane Wimbledon’un ilk siyahî şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS’den ölüm döşeğindeydi.
Hayranlarından biri sordu.
“Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?”
Arthur Ashe cevap verdi.
“Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar,
5 milyonu tenis oynamayı öğrenir,
500 bini profesyonel tenisçi olur,
50 bini yarışmalara girer,
5 bini büyük turnuvalara erişir,
50’si Wimbledon’a kadar gelir,
4’ü yarı finale, 2’si finale kalır.
Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı’ya
‘Neden ben?’ diye hiç sormadım.
Şimdi sancı çekerken,
Tanrı’ya nasıl ‘Niye ben’ derim?’’

POST-IT
Rodrigues’i nasıl tarif edersiniz?
Ben ‘GARRY VİTESİ OLMAYAN RODRIGUES’ derim...
Rampayı yokuş aşağı boşa almış gibi çıkan bir yarış arabası şimdilerde
başladı rakip kalelere de ateş etmeye…
Ancaak...
Lokomotiv maçında kahraman olduğunu gördü ve kalktı Akhisar’da da kahraman olmaya. Arkadaşının
penaltısını çaldı, pas vereceği topu
kaleye vurdu ve birden bire ‘garry vitese’ takıp patinaj yaptı...
0-3’ün sorumlusudur kendileri...
Çok ciddi bir yatırım olduğu dillendirilirken birdenbire batırdı ortalığı...

S-ÖZ:
“Kalbini camdan yaparsan kıran çok olur…
Demirden yaparsan sonu pas olur...
Denizden yap ki; giren kaybolsun, yüzme bilen kurtulsun, bilmeyen boğulsun...”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.