Trafik polisi

A -
A +

Geçenlerde bir kamuoyu araştırması yayınlanmış ve denilmişti ki, "Rüşvet almada trafik polisleri birinci sırada." Bu araştırmanın yorumlanması bize düşmüyor. Ama bu araştırmanın yayınlanması sebebiyle rencide olan görevine sadık, kurallara harfiyyen uyan, bu ülkenin insanına sevecen yaklaşan binlerce trafik polisimizi saygıyla anıyor ve Artvin'den Resul Gül isimli okurumuzun hatırasını bu polislerimize armağan ediyoruz. "Ben memur emeklisi bir vatandaşım. Aynı zamanda Türkiye Gazetesi okuruyum. Gazeteniz yayınlanmaya başladığından beri okumakta olduğumu söylersem abartmış sayılmam. Herkes gibi benim de başımdan çok olaylar geçti. Nice hatıralarımız vardır iyi kötü diyebileceğimiz. Ama yakın zamanda yaşadığım için Hayatım Roman köşesine yazmaya karar verdiğim bu anımı yayınlarsanız memnun olurum. Efendim ben Artvin'de ikamet etmekteyim. Geçen Ramazan bayramında bir seyahate karar verdik. Artvin'den Hopa'ya gidecektik. Gerçi bu devirde vasıta sıkıntısı yoktu. Nerden nereye gitmek istersen otobüs, minibüs dolmuş ne denk gelirse vasıta vardı ama biz özel otomobille gitmeye karar vermiştik. Bayram hazırlığı, yol telaşı derken ister istemez sevinçle karışık tuhaf hoş duygular ağır basıyor. Normal zamandan farklı oluyor insan. Uzun yola çıkarken araca baktırmak, yağını suyunu kontrol etmek ilk akla gelen şey oluyor ama, böylesi kısa mesafeler için öyle dört başı mamur bir bakım herkesin aklına gelmiyor. Oysa kul yapısı bu. Mutlaka yola çıkarken kontrol etmek gerekmez mi? Güya şoför haricinde en fazla dört yolcu binmesi gereken arabaya ailecek doluştuk. Çoluk çocuk bağırış çağırış tam bur curcuna... Neyse efendim bayram sevinci bu olacak. Haydi bismillah ver elini Hopa... Orada yaşayanlar bilirler Hopa dağında meşhur Cankurtaran mevkii vardır. Oraya kadar keyfimize diyecek yoktu. Cankurtaran mevkiini henüz geçmiştik ki, karşıda trafik otosunu gördük. Doğrusu yüreğimizde bir tedirginlik rüzgarı esti. -Ya bizi durdurursa? Ya kontrol etmeye kalkışırsa? Derken polis memuru, "sağa yanaş!" diye işaret etti bile. Eyvah gör ki ne ceza kesecek? Polis yanımıza yaklaştı ve "İyi bayramlar" dedikten sonra aracımızdaki kusuru söyledi: -İşaret lambanız yanmıyor. Bunu söylerken arabanın içindeki yolcu sayısı dikkatini çekti. Mimikleriyle "Uuuf" bu ne kalabalık böyle, gibi yaptı. O esnada arabamızın işaret lambasının yandığını söyledik. Kontrol ettiğimizde gerçekten yanmaya başladı. Ama trafik bu, kafaya ceza yazmayı koymuşsa illa ki bir yolunu bulacak. Hele haddinden fazla yolcu almışız ki başka sebep aramaya gerek yok. Ama beklemediğimiz bir şey oldu. Trafik polisi diyordu ki: -Bu kadar yolcuyla yola devam etmeniz çok tehlikeli. -Ee, şey haklısınız ama... -Biliyorum bayram diye böyle yapıyorsunuz. Fakat hayatınızı tehlikeye attığınızı bilmelisiniz. İyi de biz şimdi ne yapacaktık? "Tamam memur bey haklısın ama izin ver de gidelim" mi diyecektik. İçimizden birkaçını orada indirecek miydik? Ne yapacağımızı düşünürken, polis memuru hiç ama hiç beklemediğimiz bir davranışta bulundu: -İçinizden iki kişi insin. Bizim arabaya binsin. Biz de zaten aynı istikamete gideceğiz... Şaşkınlık içinde dediğini yaptık. Polisler bizim iki yolcumuzu kendi arabalarına alarak gideceğimiz yere kadar bıraktılar. Peki ne kadar para cezası kestiler? Hiç... Çünkü onlar bu ülkenin insanına saygı duyan, görevini ceza kesmeye değil yardıma kullanan trafik polisleriydi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.