Bir genç kızın hayali...

A -
A +

İzmir'den yazan bayan okuyucumuzun hatırası, çocuk yetiştirmede aileye düşen görevin kutsallığı ve zorluğunu belirtmesi bakımından gerçekten ibretlerle dolu... "Size yazmak istediğim olay, bir genç kızın hayalleriyle ilgili. Öncelikle belirtmek gerekirse bu genç kız benim üvey kızımdı. Bu genç kız 1971 doğumluydu. Ben onun babasıyla evlendiğim zaman da yaklaşık onbir yaşındaydı. Bu zavallı kızcağızın anne babası Almanya'da evleniyorlar. Çocuk doğduktan kırk gün sonra da şiddetli geçimsizlikten boşanmaya karar veriyorlar. Daha çocuk kırk günlükken boşanıyorlar. Kızcağızı şimdi rahmetli olan babaannesi büyütmeye başlıyor. Hatta kızcağız babaannesine önceleri bilmeden sonraları da ağız alışkanlığı ve emeği dolayısıyla hep "anne" derdi. Anne baba boşanmasına boşanıyor ama çocuğun velayeti kimde kalacak? Mahkemeler sonunda kızcağızın velayeti ne gariptir ki babasında kalıyor. Kızının velayetini alan baba, daha sonra Almanya'dan kesin dönüş yapıyor. Ben bu adamla 1981 yılında evlendim. Bu kızcağıza da yedi sene annelik yaptım. Üvey anne gibi değil gerçekten öz anne gibi davrandım. Gerçi aramızda az yaş farkı vardı. Ama bu bizim için sorun olmadı. Üvey kızım ilkokulu bitirip ortaokula başladı. Esmer, kıvırcık saçlı, çok hoş bir kızdı. Çok kibar konuşurdu. Babaannesi bir dediğini iki etmiyordu. Şımarık değildi, çok güzel anlaşıyorduk. Kendi öz annesi Alman bir beyle evli, Almanya'da yaşıyor, kızıyla hiç görüşmüyordu. Kızını hiç arayıp sormadı. Derken, bir gün İzmir'e geldi. Ben kendim eski kocasıyla evli olmama rağmen, kızını götürüp annesiyle görüştürdüm. Çay bahçesinde oturduk konuştuk. Ama kızına hiç annelik yapmadı. Neyse gelelim babasına. Babası öyle bir kişi ki anlatmakla bitmez. Ara sıra içki içer, küfür eder dayak atardı. Kaba bir insandı. Zaten bu huyları yüzünden ben de ayrıldım ondan. Ayrıldığımda benim de ondan bir oğlum olmuştu. Ne gariptir ki, ben ayrıldıktan sonra benim oğlumun velayetini de hakim babasına verdi. Oğlum, üvey kızım kocam ve annesi hep birlikte kaldılar. Her ne kadar bağrıma taş bassam da oğlumla, ya evlerine ziyarete gittim ya da telefonla görüştüm. Doğrusunu söylemek gerekirse oğluma iyi baktılar... Biz yine üvey kızıma dönelim. Bu genç kızımız liseyi bitirdi. Ama o yaşına gelene kadar evde her şeye o koşturuyordu. Adeta kendi evinde bir hizmetçi gibi kullanıldı. Ne olacak anne sevgisi yok... Baba derseniz kendi havasında... Babaanne yaşlı... Baskılar dayak, küfürler... Nasıl anlatsam bilmem... Babası hiçbir yere salmıyordu. Ne zaman mahalleye gitsem, ancak kapı önünde ayak üstü sohbet ederdik. Kendisine sorardım: -Hiç kısmet yok mu kızım? Evlenmiyor musun? -Ah anne, ne bileyim galiba bu gidişle beni ya çöpçü, ya da bakkal alacak, derdi. Bu kız haliyle diğer arkadaşları gibi gezmek istiyordu. Ya onu beraberinde götürecek bir aile büyüğü olacaktı ki böyle biri yoktu. Ya da genç kız kendi arkadaşlarıyla gidecekti. Ona da baba izin vermiyordu. Dolayısıyla genç kız evinde hapis hayatı yaşıyordu. Duyduğuma göre babasından habersiz gizli gizli babaannesinden izin alarak tek tük gezebiliyormuş. Gelelim asıl konuya, asıl insanın tüylerini diken diken eden, bir baba için iğrençliğin, hayâsızlığın vesikası olabilecek olaya. Bu genç ve güzel kız gerçekten alımlı olduğu için çok göze batıyordu. Ama kim derdi eve sarhoş gelen öz babasının bile ona kötü gözle bakacağını?!. Böyle baba olur mu soruyorum size? Bu hayattan iyice bunalan kızcağız bir gün canına tak etmiş, babaannesine demiş ki: -Ben sinemaya gidiyorum. Sinemadan sonra bir kız arkadaşının evine giden genç kız geç geldiğinde bir de babasından dayak yemiş ve "Defol!" diye evden kovulmuş. Devamı yarın

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.