Ellerim ayaklarım nerede?

A -
A +

Dünkü hikayemize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Aynı ilçede doğup büyüdüğü için, muayene ücretimi belki vermezler düşüncesiyle kimseyle yüz göz olmamak istemeyen doktor, Osman amca adında gün görmüş ihtiyar tarafından bir hastanın muayenesi için çağırılır. Yarı yolda yağmur yağar. Doktor elbisesi ıslanmasın diye kendisine uzatılan Osman amcanın verdiği paltoyu hakir görür ve şemsiye ister... "Böyle zor durumda kalmamıştı. Tek seçeneği vardı; eve gidip şemsiye getirmek... Astımlı ihtiyar, iri gövdesini zor taşıyan adımlarla tırmanmaya başladı yokuşu. Yokuşun başına vardığında yorgunluktan yığılıp kalacak kadar halsiz hissetti kendini. Osman amca şemsiyeyi getirdiğinde zaten yağmur da kesilmişti. Hatta güneş, koyu bulutların arasından bir yol bularak ışıklarını göndermeye başlamıştı bile. Şemsiye kullanılmadı... ... Hasta çok gençti. Hüseyin beyin yaşlarındaydı. Son günlerini yaşamaktaydı... Yatağın içinde bitkin durumdaydı. Fersiz gözleri Hüseyin beyi görür görmez sevinçle parladı; -Hüseyin, sen misin kardeşim?.. Hüseyin bey hastayı tanımıştı ama oralı olmadı. -Nereden tanışıyoruz? dedi sertçe. -İlkokuldan... Yusuf bey değil miydi öğretmenin?.. -Evet ama, seni hatırlamadım... Önemli değil... Hasta bu sözle derinden yaralanmıştı... ... İş bitmiş, doktorun korktuğu olmamıştı. Osman amca ücretini takdim etmişti. Doktor, tanıyanların tarifine uygun olarak parayı cebine koyma esnasında gülmüş ve para cebin derinliklerine iner inmez, orada bir düğmeye değmiş gibi gülmesi aniden kesilmişti. ... Hasta bir hafta sonra vefat etti. ... Aradan tam iki yıl geçti. Hüseyin bey iyice zenginlemişti artık. Öz amcasının bile parmağını pansuman ettiği için para alan doktorun iyilikte, yardımda gözü yoktu. Zaten var olan av merakı hastalık boyutuna ulaşmıştı. Haftanın stresini, her Pazar gittiği avlarda atmaya çalışmaktaydı. Artık özel bir jipi, son model bir de arabası vardı. Bir zamanlar sadece laciver takımı olan doktorun elbise sayısı ve renkleri de bir hayli artmıştı. Osman amcanın paltosu ise hâlâ o eski paltoydu. Fakir değildi amma, kızının ve torununun bakımıda kendi üzerine kaldığı için daha dikkatli harcama yapmak zorundaydı. Bunun için yeni bir palto almayı gereksiz bulmuştu. Kendini çalışmak zorunda hissediyor, sabah erken vakitte gittiği tarladan akşam olmadan gelmiyordu. Osman amca yine bir akşam vakti tarladan eve dönerken ıssızların ıssızı yolun kenarında bir inleme sesi duydu. Durdu, dinledi. Evet, bir insan sesiydi bu, acı çeken bir insan sesi. Küçük bir uçurumu andıran şarampole baktığında, doktorun birçok takla attıktan sonra bir çalı yığınına takılan beyaz jipini gördü. Nefes darlığına ve ihtiyarlığına rağmen, içinde bulunduğu acil durumun vahameti sanki dizlerine güç olmuş gibi, kendinden beklenmeyen bir çeviklikle arabanın yanına indi. Henüz tam koyulaşmamış karanlıkta, direksiyonla koltuk arasına sıkışan doktoru farketti. Doktor Hüseyin beyin başı kanamaktaydı ve bu kan avladığı keklikleri koyduğu poşetin içine damlamakta, kekliklerin kanına karışmaktaydı. Hüseyin beyin bakışı yalvarır gibiydi. Bu kaza birden bire gururu-kibiri silivermişti... Osman amca bir an doktorun çocukluğundaki o saf halini gördü bu çehrede. Kapıyı açtı ve kucakladığı yaralıyı düz bir yere yatırdı... Bir baba şefkatiyle sordu; -Hüseyin yavrum, nasılsın?.. "Yavrum"lafı bu sefer Hüseyin beye, gözlerini nemlendirecek kadar tesir etmişti. Güçlükle cevap verdi; -Acıyan bir yerim yok... Osman amca... Ellerim, ayaklarım nerede?... Boynundan aşağısı felç olan doktorun hali acıydı. Osman amca ilk yardım çantasından çıkardığı malzemeyle şakaklarından aşağı akan kanı durdurmaya, silmeye çalıştı. Bundan sonra yapacağı tek şey vardı; şehre inip ambulans getirmek... Bu arada belli belirsiz bir yağmur çiseliyordu. Osman amca daha da eskiyen paltosunu çıkararak doktorun üzerine serdi. Doktor, üzerine örtülen paltoyu ne eliyle, ne de diliyle reddedecek güce sahip değildi artık...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.