"Ben" mi "sen" mi "biz" mi?

A -
A +

USEK (Ulusal Demokrat Sendikacılar Konfederasyonu)nun kısa yazılışı. Emekli memurlarla, Eğitim, Sağlık, Enerji, Tarım-Orman ve Yerel Yönetim İş kollarında kurulan ulusal sendikaların bir araya gelmesiyle oluşmuş. Genel Başkan Kamil Aydoğan imzasıyla bir de tanıtım kitapçığı gönderilmiş. Kitapçıkta sunulan görüşler tamamen halkı içine alan, hiçbir kesime ayrıcalık tanımayan toplumun tümünü kucaklayabilen bir tarzda. Ve en dikkati çeken şey de ülkemiz insanının en büyük eksiğinin sivil toplum kuruluşlarından mahrum oluşunu dile getirmesi. Fakat kitapçıkta dikkatimi çeken bir bölümü, insanın zihinsel ve duygusal olgunluklarını bilmesi bakımından yapılan bir değerlendirme olarak sunuyorum... "Olgunluk süre-durumu içinde ilk aşama "bağımlılık", yani "sen" durumudur. -Benim hakkımı sen savunursun. -Beni sen korursun. -Ben, sen varken güçlüyüm. -İmdadıma sen yetişirsin. -Yardımıma sen gelmedin. -Sen olsaydın bu duruma düşmezdim, gibi... İkinci aşama ise, "ben" durumudur. Yani "bağımsızlık" aşamasıdır. -Bunu ben yapabilirim. -Bunu ben başarabilirim. -Ben kendime güvenirim. -Ben istediğimi seçerim. -Bundan ben sorumluyum, Çağımızda ise geçerli ve sağlıklı olan "biz" yaklaşımıdır. "Biz" yaklaşımı büyük başarıların olmazsa olmaz şartıdır. "Karşılıklı bağımlılık" durumudur. -Biz bunu başarabiliriz. -Biz güçlüyüz. -Biz bu sorunun üstesinden gelebiliriz. -Biz işbirliği yapabiliriz. -Biz yenilmeyiz, pes etmeyiz. -Biz yetenek ve potansiyellerimizi birleştirip birlikte daha büyük bir şey ortaya koyabiliriz, gibi... Çevremiz, "bağımsızlık" yani, "ben" yaklaşımıyla başarıya ulaşmaya çalışan insanlarla doludur. Oysa, hayat doğal olarak, birbirine bağımlı ayrıntılardan oluşur. Yani insanlar, birbirlerine bağımlıdırlar. "Bağımsızlık, yani ben yaklaşımıyla yüksek ve kalıcı etkinlik oluşturmaya çalışmak, taşıma suyla değirmen döndürmeye benzer. Oysa "karşılıklı bağımlılık" oldukça gelişmiş bir yöntemdir. "Karşılıklı bağımlılık", ikinci düzeye yani, "ben" düzeyine gelmiş insanların ulaşabileceği bir durumdur." Demek ki, insanlar önce yardım almak, ardından kendine güvenmek daha sonra da birikimlerini ve deneyimlerini bir araya getirip ortak bir güç elde etmek durumundadır. Eğer böyle olmazsa başarıya ulaşmak ya mümkün olmaz, ya da kısa süreli olur." Kitaptaki değerlendirme böyle. Şimdi buna göre, şu ülkemizde yaşanan kaosu değerlendirmek daha kolay değil mi? En küçük ferdinden en yetkilisine göre acaba kaçta kaçımız "ben" duygusundan "biz" duygusuna geçebilmiş. Suçlamalara gelince "sen", başarıya gelince "ben" demek adetinden bir kurtulabilsek ve hatada da, doğruda da "biz" diyebilsek, sıkıntımız çoktan çözülmüş olacak. Ama bu kültüre ulaşmadığımız sürece kim olursa olsun ülkeyi bir adım öteye taşıyamaz. "Bana birşey olmaz" diyenler de, ülkenin bir ferdi olarak istese de istemese de başarısızlığa merhaba diyecektir. Uçuruma giden bir otobüsün hangi koltuğunda olursanız olsun fark etmez. Unutmamak lazım ki, dünyada söz sahibi olan ülkeler hep "biz" diyenlerin omuzlarında yükselmişlerdir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.