Eskiden ne vardı ülkede?

A -
A +

Pazartesi günkü, acı da olsa bitişimizi mizahi olarak kaleme alan yazımızdan sonra bizi arayan özellikle genç okuyucularımız, "Gerçekten 1980'den önce Türkiye'de naylon poşet dahi yok muydu?" diye soruyorlardı. Maalesef yoktu. Burada şu vardı bu yoktu diye saymaya kalkarsak ne sütunumuz yeter ne gazetenin sayfaları. Sadece şu kadarını söyleyeyim, günlük hayatınızda kullandığınız ne varsa, %90'ı 1980 öncesi ülke insanının hayatında yoktu. Bir başka şekilde şöyle de test yapabilirsiniz. Şu anda kırk yaş ve üzeri olan kimselere aklınıza geleni sorup "Bu var mıydı yok muydu?" diyerek öğrenebilirsiniz. O zamanlar ne vardı peki? Diyecek olursanız, size enteresan bir hatıra ile cevap verebilirim. Kayseri'den Halit Hamunculu'nun gönderdiği hatırayı birlikte okuyoruz... "Senesini tam hatırlamıyorum ancak 12 Mart 1971 Muhtırasından sonraydı. Kütahya'dan Eskişehir'e geldim. Vakit gece. Kayseri'ye geleceğim. Otobüslerde yer yok. Arkadaki su şişesi dolabının üzerine iki kişi bindik. Ta Ankara'ya kadar böyle gittik. (Çünkü özel otomobille yolculuk hayal gibiydi. Şehirlerarası firmalar da belli başlıydı) Ankara'dan Kayseri'ye vasıta daha çok bulunurdu. Yolculukta, yanımda oturan genç bir imam imiş. Karşımızdaki son arka koltukta da kocaman bir dolap var. Bir delikanlı da orada oturuyor. Konuşmalar esnasında o delikanlının Gazi Teknik Öğretmen Okulu son sınıf öğrencisi ve sol görüşlü olduğu anlaşıldı. Aklımda kaldığına göre okula önce sol grubu alıyorlarmış, sonra sağ grubu. (Öğrenciler o zaman böyle kamplara bölünüyor sonra da birbiriyle dövüştürülüyordu. Yazık...) Solcular İstiklal Marşı söylerken, sağcılar, "Sizin ağzınıza yakışmıyor" diye bağırıyorlarmış. Ben de delikanlıya "Onlar doğru söylemişler" dedim. "Zira siz okulunuzun duvarlarındaki Atatürk hariç diğer büyüklerimize ait bütün resimleri indirmişsiniz" - Evet indirdik. Onların Cumhuriyete ne faydası olmuş ki? Daha sonra da "Zenginlerin çocukları taksi ile gezerken ben neden otobüsle gideyim?" dedi. Kendisine, "İnsanların oturacağı yere o dolabı niçin koydunuz? Bunu trenle veya kamyonla götürebilirsiniz" dedim. "Paramla götürüyorum, kim ne karışır? O koltuğun parasını verdim ben" dedi. Cevap verdim: - Taksiye binen de onun parasını verip biniyor. Bir müddet sessiz kaldı. Mola yerine geldiğimizde bizimle aşağı inmek istemese de ben ısrar ederek indirdim. Molada epey sohbet ettik. Otobüs tekrar hareket ederken, herkesin aynı ölçüde varlık sahibi olamayacağını, insanların ancak çok çalışması gerektiğini izah ettim, anlattım. Sol koltuğun önünde Sivas'a gitmek isteyen bir avukat vardı. (Günümüzde her şehrin hatta kimi ilçelerin Ankara ve İstanbul'a direkt seferleri var. O zamanlar yolcu otobüsleriyle dahi aktarmalı seyahat edilebiliyordu) O da sol görüşlü olmalı ki hiç konuşmadı. Kayseri'ye giderken "37-38 numaralı koltuklardan alırsanız kalorifer üstü olur, rahat gidersiniz" dedi. (O yıllarda teker üstüne gelen koltuklar vardı. Herkes bilet kestirirken simsara ya da bilet kesen görevliye tembih ederdi: - Teker üstü olmasın. - Tamam abi, merak etme... Teker üstleri saygın müşterilere verilmez, günümüzde de olduğu gibi, sesi sedası çıkmayacak garibanlara kesilirdi. Hatta bazen gariban diye tahmin edilerek bilet kesilir fakat yolcu arabaya bindiğinde durumu anlayınca isyan eder, bu yüzden muavinle şoförle hatta hakkını aramaya derecesine göre şirket yetkilileriyle bile tartışmalar yaşanırdı. Günümüzdeki otobüslerde teker üstü diye bir durum elbet yok.) Kayseri'ye gelirken bindiğim otobüste 38 numaralı koltuğu aldım. Önümde iki delikanlı oturuyor. Onların önünde de iki arkadaşları var. Onlar da Kayseri'ye gidiyorlarmış. Önümde oturanlar Ankara'da oto tamircisiymiş. Bazı geceler piyasa taksiciliği yapıyormuş. Örfi idare (sıkı yönetim) zamanı Ankara Ulus'ta takside otururken orta yaşlı bir müşteri gelerek Keçiören'e gideceğini söylemiş. Tenha bir yere geldiğinde de tabancasını çıkartıp şoförün alnına dayamış. Bakalım ne olmuş, yarın devam edeceğiz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.