Bu kız ne demek istiyor?

A -
A +

Samsun'dan "Çakır" rumuzuyla yazan okuyucumuzun hatırası, buruk bir sevdayı anlatıyor. "Onların kızını seviyordum. Liseye gittiğim yıllardan itibaren gönlümün bir ucu derslerimde, bir ucu da o ailenin kızlarındaydı. Gel gör ki, bu sevgimi benden başka bir Allah biliyordu. Ne bir arkadaşıma açabiliyordum derdimi, ne aileme. Hele karşı tarafa hiç mümkün değildi. Çünkü, benim aile yapıma göre o kadar varlıklı insanlardı ki, kapılarına gidip de onlardan kız istemek bizim ne haddimize idi. Uzaktan uzağa da olsa, hep takip ediyordum aile yaşantılarını. Para su gibiydi onlarda. Bir büyük oğulları vardı. Bu zamana kadar baba parasıyla büyüdüğü gibi, evlendikten sonra da baba parasıyla iş kurmuştu. Açtığı mobilya mağazasının başında bir gün bile durmaz, geceleri de meyhanelerden gazinolardan çıkmazdı. İçki kumar gibi her türlü kötü huy vardı oğullarında. Belki de bir evin bir oğlu diye ailesi hiç karışmıyor, daha doğrusu harcadıkça veriyorlardı. Liseyi bitirip de, üniversite için İzmir'e yollandığımda gönlüm yine kızları Nuriye'de idi. Nuriye'nin yaşı da gelmişti doğrusu. Evlenme çağındaydı. Dünürlerinin biri gidip biri geliyordu. "Allahım, ya ben okulu bitirene kadar bu kız gelin olursa, ne yaparım ben?" Aklımdaki tek düşünce buydu. Tek ümidim de, belki kazandığım inşaat mühendisliği bölümünden, mühendis olarak mezun olursam, belki mesleğimin hatırına kızlarını istemeye gidebilecek oluşumuzdu. Korktuğum başıma gelmişti işte. Daha ikinci sınıfa yeni geçmiştim ki, aldığım bir haberle yıkıldım. Nuriye'yi evlendiriyorlardı. Hem de kiminle? Parası pulu bol olduğu için hiç mesleği olmayan, tıpkı Nuriye'nin ağabeyi gibi mirasyedi birisiyle. Bu evliliğin olmaması için neler yapmazdım ki? Ama acaba engel olabilecek miydim? Tatil süresince bu işe bir çözüm yolu aradım. Hatta bir ara isim vermeden, kızın babasına bir mektup yazdım: "Kızınızı, parası var diye, mirasyedi birine vermeyin. İki sene daha bekleyin. Yakında ben isteyeceğim" Mektubumu merak eder de, belki bir iki sene beklerler diye düşünüyordum. Ama nerdee?.. İsimsiz imzasız mektubu kim dikkate alır? Aileme konuyu açayım dedim. Anneme ucundan kıyısından birazcık çıtlatacak oldum. Annem daha isimlerini duyar duymaz gözlerini dört açtı: -Oğlum sen delirdin mi? -Niye anne, ne oldu ki? -Biz kim onlar kim? Kız vermedikleri gibi, bizim onurumuzla da oynarlar. Baban bu lafları kaldıramaz. -Ana, siz yine de bir gidin ne olur? -Oğlum nereye gidiyorsun. Kızları nişanlandı bile. Bir iki aya kadar düğünleri olacak. Annemi razı edemedikten sonra, kimi razı edecektim ki?.. Bir gün beyaz eşya satan bir mağazaya girdiklerini gördüm. Sanki sıradan bir başka müşteri gibi ben de girdim mağazaya. Ne alacağımı ne soracağımı bilemeden, öylesine girmiştim içeri. Fakat, hiç ummadığım bir şey oldu. Mağazada bir ara göz göze geldik. Ben bakışlarımı kendisinden kaçırmak üzereyken, o gülümsedi bana. Hayret hem de bana gülümsüyordu. Acaba bir rüyada mıydım? Gülümsemekle kalmayıp, adımı söyleyerek, "Nasılsınız?" demesin mi? Sanki oracığa yığılayazdım. Ne de olsa aynı semtin çocuklarıydık. Birbirimizi tanıyorduk. Ben tuhaf duygularla yutkunup, "Teşekkür ederim" derken o sadece mahalle arkadaşı edasında devam etti konuşmaya: -İzmir'de üniversitede okuyormuşsun. Başarılar diliyorum. -Teşekkür ederim. Ardından yönünü dönüp, kendisiyle birlikte gelenlerin peşinden yürüdü gitti. Olduğum yerde çakılıp kalmıştım. Artık binlerce cevapsız soru hücum etmişti beynime. Bu kız ne demek istemişti? Yoksa o da beni seviyor muydu? Devamı yarın

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.