Batı'yı taklit ederken unuttuğumuz sanat: HAT

A -
A +

Günümüzde bizden önceki dönemlere oranla "hat"ta ilgi biraz daha fazlalaştı. Ama buna rağmen "hat" Türkiye'de gereken ilgiyi görmüyor. Çünkü halk, hat sanatını bilmiyor. Bir hat çalışmasını elinize alıp gösterseniz, yüz kişiden belki doksandokuzu, "Bu bir dini yazı" der geçer. Oysa hat başlı başına bir yazı sanatıdır. Plastik sanatların bir dalıdır. Çok zevkli bir sanattır. Ama geçtiğimiz yüzyılda bu sanata gereken ilgi gösterilmemiş ve neredeyse unutulmaya yüz tutmuştur. Fakat günümüzde yeniden hat sanatına merak edenler olmuş ve hattatlar yetişmeye başlamıştır. Yirmi yıldır 'hat'la iç içeyim Hat sanatı akademik olarak bugün Güzel Sanatlar Akademilerinde bölüm olarak, ya da diğer bazı fakültelerde seçmeli ders olarak okutulsa da, esasında usta çırak kültürüyle öğrenilebilen bir sanattır. Bu sanatı öğrenmek için kabiliyet de gerekir ama esas gereken sabır ve sevgidir. Ben ta ortaokul yıllarımda merak ettiğim bu sanatı, usta bulamadığım için üniversiteye kadar gönlümde yaşattım. Üniversite yıllarımda karşıma bu sanatın yaşayan duayenlerinden biri olan Dr. Hüseyin Öksüz bey çıktı. Bendeki bu sevgi sebebiyle okuldaki ders saatleri yetmediği için ayrıca dışarıda kendisinden ders aldım. Şu an geriye dönüp baktığımda yirmi yıldır hat ile iç içeyim. Bunun onbeş yılını öğrencilik dönemim sayarsanız beş yıldır hat sanatını icra ediyorum. En az dört yıl gerek "Hat"ta merak sarıp öğrenmek isteyen bir kimse, ortalama bir fakülte bitirecek kadar bu işi takip etmesi gerekir. Yani dört beş yıl kadar. Ben içimde merak olduğu halde hoca bulamadığım için bu derdi iyi biliyorum. O bakımdan hat konusunda ders almak isteyen herkese elimden gelen gayreti gösteriyor yardımcı olmaya çalışıyorum. Harran'da iken hat dersine başlayıp birkaç aya kadar hat icazeti yani diploması vereceğimiz öğrencilerim var. Onlarla bile mektupla çalışma diyaloğumuzu devam ettiriyoruz. Çünkü onlar da biz de 'hat'tı bir aşk derecesinde seviyoruz. Hat Osmanlılardan önce de vardı. Ama Osmanlılar döneminde zirveye çıkmıştır. Tabii ki bir yazı sanatı olarak hat çok zevkli bir sanattır. Ama hattatlar bu zevkle birlikte mutlaka bir mesaj da vermek isterler. O bakımdan hat sanatı, ya âyetler ve hadisler ya güzel sözler, anlamlı şiirler ve mısralar üzerine yapılmıştır. Tabii geçtiğimiz yüzyılın başlarından itibaren özellikle sanat alanında Batı'ya endekslendiğimiz için Batı'da hangi sanat varsa biz de onunla uğraşmışız... Haliyle hat sanatı Türk İslam sanatı olduğu için Batı'da hat yok. Biz de Batı'yı kopya ediyoruz. Derken bu hayranlık sebebiyle kendi öz sanatımızı, bizden başka kimsenin bilmediği sanatı unutmuşuz. Ama neylersiniz, biz unutagörelim, bugün Batı'dan bu sanatı öğrenmek için bize gelenler olmakta. Yurt içinde yaptığımız sergilerden, bu işe gönül verenler haricinde kimse haberdar olmazken, yurt dışındaki sanat merkezleri hat sanatıyla ilgili sergiler düzenlemek için bize davetler göndermekte. Buna üzülüyorum ama neye seviniyorum biliyor musunuz? Hani biz Batı'ya endeksliyiz ya. Eh, Batı'daki meraklılar bu sanatı öğrenip de uygulamaya başlayınca, bizdeki Batı'ya endeksli sanat dünyası da onlardan kopya ediyoruz diyerek belki 'hat'ta merak salabilirler. Böylece bu kompleksi de üzerinden atarlar. Profesyonel hattatlık olmaz mı? Bu işe başlarken bir gün hattat olayım da para kazanayım diyerek yola çıkarsanız, sizi zor günler beklemektedir. Başarılı olmanız çok zordur. Ama bu sanatlara gönül verip de sanatkâr olmak arzusuyla çalışmanızı sabır ve sevgiyi birlikte götürürseniz, göreceksiniz ki farkında olmadan maddi kazanç da sağlayacaksınız... Ben kendimden örnek verirsem, bu sanatı sevgim dolayısıyla öğrendim. Hiç bu sanattan para kazanmayı düşünmedim. Hatta böyle bir kazancın olabileceğini dahi bilmiyordum. Ne zaman ki icazet aldım. Ne zaman ki eserler ortaya koymaya başladım. Bunlara alıcı çıktı. O zaman baktım ki, bu sanattan para da kazanılabiliyormuş. Ama bu sanat asla para kazanmak için yapılmaz. Sanat için yapılır. Yapılırken elbette para da kazanılır. Başka harflerden hat olmuyor Çok karşılaşılan bir soru var ki, neden hat denilen yazılar hep Arap alfabesiyle oluyor. Çünkü dünyada hiçbir alfabe Arap alfabesi kadar hatta uygun düşmüyor. Zaten incelik de burada. Hat, bir resim gibi algılanabilir ama resimden öte bir sanattır. Özgün bir sanattır. Dolayısıyla diğer alfabelerle belki 'hat'ta benzer güzel şekiller ortaya koymak mümkündür. Ama hat yapmak mümkün değildir. Son zamanlarda Çin alfabesiyle de 'hat'ta benzer çalışmalar yapılmaya başlanmıştır ama henüz bizim hat sanatıyla kıyaslanamayacak kadar yenidir. Belki bundan sonra biri çıkar da "İşte ben başka bir şekilde de hat ortaya koydum" diyebilir mi bilemem ama bugüne kadar olmamıştır. "Hat"ta icazet şart Hattat olmak için icazet gerekiyor. Yani bir çeşit diploma almak. Bunun için ders aldığın hocanın "Artık sen hattat olacak seviyede bu sanatı öğrendin" demesi gerekiyor. Bu kanaate varan hoca, size bir çalışma veriyor. Bu çalışmayı tamamlayıp götürüyorsunuz. Hoca altına kendi imzasını atıyor. Bu sizin icazet aldığınız anlamına geliyor. Bir başka şekilde de, hattatlardan oluşan bir jüri tarafından da hattatlığınız tasdik edilmiş olabiliyor. Hat icazeti alan bir kimse aynı zamanda 'hat'ta icazet verecek seviyeye de gelmiş sayılıyor. Burada çok kısa anlatıldığında icazet, basit bir izin verme gibi sanılmamalıdır. Hatır için torpille falan icazet verilmez. Birçok ödülün sahibi 1960 yılında Çorum'da doğdu. 1984 yılında da Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. 1985-92 yıllarında Kadıköy Kemal Atatürk Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. Bu sürede yine Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Yüksek Lisansı'nı tamamladı. Yine aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Türk İslam Sanatları Tarihi Ana Bilim Dalında doktora yaptı. 1993-99 yıllarında Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Türk İslam Sanatları Tarihi Ana Bilim Dalı'nda öğretim görevlisi olarak çalıştı. Ağustos 1999'dan beri Sakarya Üniversitesi'nde aynı anabilim dalında Yrd. Doçent olarak görev yapmaktadır. Hat sanatı dalında yurt çapında yapılan çalışmalarda altı ödül sahibi olan Memiş, evli ve üç çocuk babasıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.