Sürüye kurt mu girdi?

A -
A +

 

“Korkudan kalbim küt küt atıyordu. Bir vahşi hayvan çıksa çocuk hâlimle ne yapardım?..”

 
Yıl 1959… Bayburt’un Helva köyünde yaşıyorduk. Ben o zaman on bir yaşındaydım. Yokluk, sıkıntı, imkânsızlık derken ilkokul birinci sınıftan ayrılmak zorunda kalmıştım.
Babam köyümüzün çobanıydı. Çobanlar şimdi el üstünde tutuluyor, iyi de para veriliyor ama çoban bulmak zor. Ne var ki o yıllarda çobanlık böyle kıymetli değildi.
İki tane de ağabeyim vardı. Bir tanesi benden altı yaş büyüktü adı Murat’tı… Bir tanesi dokuz yaş büyüktü adı İmdat. Babamız da altmış dört yaşındaydı…
Çobanın çocukları ne yapar? Çoban olan babasına mesleğinde yardım eder. Babam da bizden yardım alıyordu... Bir gün bir dağdan öteki dağı tarif ederek dedi ki:
-Oğlum yarın ekmeğimizi alıp sen getireceksin o dağın başına.
-Nereye getireceğim baba?
-Buz mağarasının deresine doğru çık. Biz de sana karşı geliriz.
Söylediği dağın başı çayırlık çimenlikti. Hayvanların yayılması için çok önemli bir alandı… Hayvanlar şimdiki gibi fenni ahırlarda küspelerle ve yapay yemlerle beslenmiyordu. Bu açıdan her sene üç ay boyunca bu yaylada otlarlardı hayvanlar.
Ben azığımızı evden alıp yaya olarak hayli yol katedip bu dağın başına çıktım. Ama yukarı tırmandıkça sisin kesif bir şekilde dağı kapladığını görüyor ürperiyordum. Denilen yere geldiğimde ne yapacaktım, göz gözü görmeyecekti…
İlk defa yalnız başıma böyle dağa çıkıyordum. Korkudan kalbim küt küt atıyordu. Bir vahşi hayvan çıksa ben çocuk hâlimle ne yapabilirdim?
Sabahın erken saatinde yola çıkmış bir çocuk olarak yorgun ve uykusuzdum. Müthiş bir uyku bastırdı. Bir taşın kenarına böğrümü yaslayıp gözlerimi yumdum… Aradan ne kadar geçtiğini bilmiyorum ama müthiş bir sesle yerimden sıçradım.
Etrafta otlayan mallar sıçrayışımla ürktüler. Babam haykırdı:
-Yetiş İmdat! Sürüye kurt girdi!
Babama dedim ki:
-Korkma baba benim ben… Kurt değil benim sıçramamdan ürktü hayvanlar…
Azığımızı yedikten sonra nöbetleşe midir nedir babam ağabeyim İmdat’ı köye gönderdi. Bu akşam dağda babamla ben kalacaktım…
Akşam oldu ay bastı… Gece kar topluyormuş da haberimiz yoktu. Dışarısı mis gibi oksijendi… Ve hava hiç de soğuk gibi gelmiyordu…
Babam oradaki bir barakayı göstererek: “İçerisi sıcak olur, dışarıda yatalım” dedi. Kim bilir belki de sürüyü düşünerek böyle söylüyordu.
Eski bir minder, kenarı yırtık bir yorgan ve nevresimi lime lime olmuş bir yastık ile yattık…  DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.