Kıskançlığın sonundaki pişmanlık!..

A -
A +

 

“Mektubun sonuna kadar okuyamadım… Hıçkırıklarımı da düşünmeden kocama sarıldım...”

 
Kocam ile benden sakladığı o sırrı bilen Muzaffer Ağabey’in misafirliğe gelmesi benim için bir fırsat olmuştu.
Misafirimize kahvesini ikram ettim. Eşimle birlikte onlar kahvesini yudumlarken “Şimdi ikisi burada, sormanın tam zamanı” dedim ve konuyu açtım:
“Size verdiği Leylâ ile ilgili hatıra defterinde ne yazıyor Muzaffer Ağabey, benden ne saklıyorsunuz siz?”
İkisi de şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Sonra eşim bana döndü:
-Sen nereden biliyorsun bunları, dedi.
-Benden saklasan da uykuda sayıkladın işte sonunda, dedim.
-Sen o defteri karıştırma… Onda acı var. Hicran var, gözyaşı var… Leylâ canımdan can koparıp gitti, dedi.
O zaman, zembereğinden boşalmış gibi ağzıma ne gelirse saymaya başladım.
-Madem bir sevgilin vardı da benimle neden evlendin? Niçin sakladın benden bir sevgilin olduğunu?
Sinirden ağzıma ne gelirse saymaya başladım. Muzaffer Ağabey şaşırmış hâldeydi:
-Sen benim bacımsın, mesele senin düşündüğün gibi değil; sen kıskançlıkla yanlış duygulara kapılmışsın, diye dil döküyordu.
Kocam, kızgınlıkla fırlayıp yatak odamızdan getirdiği kırmızı kaplı bir defteri yüzümle fırlattı:
-İçindeki yazılar kıskançlığına faydası olacaksa aç oku!
Defteri elime aldığımda heyecandan bir türlü açamıyordum… Bozulan sinirlerimden âdeta felç olmuş durumdaydım. Bayılıp düşmemek için ayakta zor duruyordum. Merak ve kıskançlık içinde mektubu açtım.
Defterin içinde lüks pembe pelür bir kâğıt çıktı. Kâğıdın içinde el yazısıyla bir mektup:
“Canım ağabeyciğim” diye başlıyordu…
İçim cızz etti… “Sana bu satırları hayatımın son günlerinde hastane odasından yazıyorum… Benim için sakın üzülme… Evleneceğin yengemi görmek ve ona sarılıp doya doya öpmeyi ne çok arzu ederdim. Ama kader bu… Genç yaşlı demiyor… Doktorun yaptığı iğnenin de derdime derman olacağını sanmıyorum. Size doyamadan dünyaya elveda diyorum… Ben muradıma eremedim siz muradınıza erin inşallah…”
Mektubun sonuna kadar okuyamadım… Hıçkırıklarımı da düşünmeden kocama sarıldım:
“Ne olur affet, seni çok seviyorum” diyebildim…  Suizan etmek ne kadar kötü bir şeydi Allah’ım… Ve insanın kendine ettiğini iki dünya bir araya gelse edemiyordu…
             Rumuz: “Saadet”-Köyceğiz-Muğla
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.