Bir anne iki çocuk...

A -
A +
 “Düşünüyorum o anda nice varlıklı aile çocuklarındaki nazlanmayı, memnuniyetsizliği...”
 
Çok geçmedi… Bir ya da iki durak kadar sonra o anneye terk ettiğimiz koltukların karşısındaki ters iki koltuktan birisi boşaldı… Bir yolcu inmek için kalkınca bu kez oraya ben oturdum.
Kitabımı çıkartıp okumaya başladım… Ama gel de oku… Karşında iki tane minik -canlı kitap- varken kâğıt yaprakları çevrilebilir mi?
O çocuklar… O annenin minik yavruları… Rahatsızlık vermeden sevgi şefkat, merhamet duygularıyla gözlemliyorum hareketlerini… Gençliğim geliyor gözlerimin önüne… Küçük çocuklarımla bu şekilde koltuklarda yaptığımız yolculuklar… Duygulanıyorum…
Derken ağabey olan, cam kenarına, küçük kız kardeşi annesiyle ağabeyinin ortasına oturmuşlar… Elinde bir cep telefonu, kendine göre belli ki telefonda oyun oynuyor minik kız… Ağabey de onu izliyor… “Hani benim telefonum” diye dayatmak veya “ver ben oynayacağım!” gibi mızıkçılık yapmak tarzında bir oyunbozanlığa girmiyor… Biraz geriden ve üstten kardeşinin oyununu takip ediyor, sakince…
Bakıyorum bir tek cep telefonu… Ve iki kardeş takip ediyor hiç problemsiz… Düşünüyorum nice varlıklı çocuklardaki nazlanmayı… Her birinde ayrı ayrı telefon, dizüstü bilgisayar filan olmasına rağmen yaşanan memnuniyetsizliği…
İki kardeş biliyorlar başka telefon olmadığını ve olmayacağını… Belki de o telefon annenin telefonu… Ama onlar o an bir tek telefonla kardeş kardeş yararlanmayı bilecek kadar uslu… Mecburiyet bu olsa gerek…
Derken minik kız, bir ara annesini kontrol ediyor gözleriyle… Kız çocuğu hassasiyeti bu olsa gerek… Anne mi? Ah o çok yorgun… Çok dalgın… Kim bilir nereden gelip nereye gidiyor iki çocuğuyla? Omuzlarında kim bilir nasıl bir sorumluluk var?
Zavallı kadıncağız sağ elini çenesine dayayıp başını aşağı eğmiş uyukluyor… Ya da yorgun başını dinlendiriyor… Çocukları zaten problem çıkartmaz hâlde…
Minik yavru kız bir ağabeyine bakıyor… Ağabeyin gözü cep telefonundaki oyunda… Biraz oynuyor… Sonra yine annesini kolaçan ediyor o minik şehla gözler… Annesinin hâlini hâl görmüyor olacak ki, cep telefonundaki oyunu oynayıp oynamamak arasında kararsız kalıyor… Sonra kararını veriyor ağabeyine uzatıyor:
“Al sen oyna!” diyerek…
Ağabey, telefonu aldığına sevinmeden ve şımarmadan sanki nöbeti devralır gibi telefonu eline alıp oyuna dalıyor… Ya minik yavru?
O, beden diliyle annesinin hâliyle hemhâl oluyor… Annesinin dizine koyup uyku moduna giriyor… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.