“Yüzbaşım bu beyefendi kimdir?”

A -
A +
“Koridorda heybetli, çok düzgün kıyafetli ve yakışıklı bir beyefendinin beklediğini gördüm...”   Rahmetli Seyyid Ahmet Arvasî Beyin anıldığı şu günlerde ben de nasıl tanıştığımı okuyucularımız ve sevenleri ile paylaşayım istedim... Yıl 1980, 12 Eylül Darbesi yapılmış… Görevli olduğum birliğin binasının bir bölümü sorgulama yapmak için emniyet müdürlüğünden gelen personele ayrılmış, yemekhane ve helalar da mahkûmlara koğuş ve hücre olarak ayrılmıştı. Emniyetten gelen polisler her gün tabur karargâhı odalarında sorgulama yapıyorlardı. Bir gün ikindi vakti görevden döndüğümde koridorda heybetli, çok düzgün kıyafetli ve yakışıklı bir beyefendinin beklediğini gördüm. Hemen hapishane sorumlusu olan arkadaşı bulup sordum. Kendisi benden bir sene kıdemsiz bir yüzbaşı idi: “Erim, kardeşim bu beyefendi kimdir?” “Komutanım bu bey, bizim gazetenin yazarı Ahmet Arvasî Bey'dir" dedi. O zamanlar “Hergün gazetesi” vardı. “Hemen, gel!” dedim, Erim’in odasına girdik. Erim Taşkonak 3. Bölük Komutanı idi. “Erim, Ahmet Arvasî Bey'i ilk defa görüyorum ama ben sana tanıtayım” dedim. Ahmet Arvasî Bey Seyyiddir. Seyyidler Peygamber Efendimizin torunlarıdır. Onları üzmek bedbahtlık, hizmet etmek ise büyük nimettir.” “Ne yapalım abi?” dedi. “Bak, dedim, Tabur Nöbetçi Amiri odasının yanındaki oda boş, içinde yatak da var. Sakın ha! Onu sağcı solcu karışık olan mahkûm koğuşlarına koymayasın. O, damarlarında Peygamber Efendimizin kanının zerrelerini taşıyor, o bizim misafirimiz. Boş olan odadaki yatağa temiz yatak takımları getirt, odaya bir masa ve iskemle, askı vs. ne lazımsa koydur. Sakın ola ki kapısının önüne silahlı nöbetçi koyma. O’na lazım olduğunda yardımcı olacak bir asker görevlendir, seslendiğinde isteklerini karşılasın...” Allah razı olsun, Erim kendisi de milliyetçi bir arkadaştı. Hiç ikilemeden ve seve seve gereğini yaptı. O gece oraya gözaltına alınmış olarak getirilen Ahmet Arvasî Bey bizim “misafirimiz” oldu. Kendisine elimizden geldiğince ne yapabilirdik? O ihtilal şartlarında akşamüstü kantinden biraz beyaz peynir, biraz üzüm ekmek ve çay ocağından da bir demlik çay yaptırdık ve kendisini ziyarete gittik. Ben “Efendim herhangi bir şeye ihtiyacınız var mı? Olursa söyleyiniz. Sizi niçin tutukladılar?” diye sordum. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.