Beklemeyi unuttuk!

A -
A +
 “Mutluluğun tarifini kolaylaştırdıkça bulmak, ulaşmak ve elde tutmak zorlaşıyor...”     Hayatta mutluluk, çilek yemek gibidir belki de!.. Sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman'ın kitabında ilgili bölümü okuduktan sonra toplumsal bir semptomu daha iyi anlamaya başladım. Beklemeyi unuttuk! Bir şeyi özlemeyi, beklenen süre içinde onu heyecanla hayal etmeyi kaybettik. Beklemeyi göze alamayan kalabalıklardan oluşmaya başladı batası medeniyet. Bilmiyorum, sanırım ben en eski kafalıyım. Ev hallerini severim tutucu bir inatçılıkla; yemek yapılan, çamaşır yıkanan, kapısı sık çalınan, balkonundan komşusu görünen, küçük bahçesindeki hanımeline sarınan evleri özlerim… Mis kokulu uzun kaynatmaların, keyifli tencere tıkırtılarının sonunu hazırladı düdüklüler… Mikro dalgalar ise masabaşında yemeği tabağına bekleyen cıvıltılı çocukların çocukluklarını… Burun çektiren duyguların hapsedildiği, gözyaşlarının ve özlemlerin, hasretli haberlerin içine saklanıp allanıp pullanarak gönderilen mektuplar, mail ortamında çekildiler mi sessizce? Sosyologlar, insan mutluluğu için önemli şeylerin yaklaşık yarısının hiçbir fiyatı olmadığını ve mağazalardan satın alınamayacağını ileri sürüyorlar. Zygmunt Bauman, eldeki nakdiniz ve krediniz ne olursa olsun; bir alışveriş merkezinde, sevgi ve dostluğu, aile hayatının zevklerini, sevdiklerinizle ilgilenmekten ya da sıkıntıdaki bir komşuya yardım etmekten gelen tatmini, iyi yapılan bir işten elde edilen öz saygıyı, diğer insanların takdir, sempati ve saygısını bulamazsınız, diyor! Seminerlerimde her zaman söyledim, - Mutluluk kişisel materyalist tatminlerin ötesinde geziniyor. Zar zor eski model bir araba alan memur bir babanın ailesini gezdirirken duyduğu masif mutluluğu, Porsche’undan sonra yeni bir Ferrari alan zenginde bulmanız pek mümkün değildir. Hümanist psikolog Abraham Maslow ile küçük oğlu çileği çok severlermiş, Gözlemini şöyle anlatmış bir dergiye: - Oğlum, çoğu çocuk gibi sabırsızca tabağını hemen bitirir ve sonra iştahla, hâlen neredeyse dolu olan benimkine bakardı. Ben de her seferinde çileklerimi ona verirdim. Çünkü çileklerin onun ağzında benimkinden daha lezzetli hâle geldiğini biliyordum... Hayatta mutluluk, çilek yemek gibidir belki de dedikten sonra “olgunlaşmalarını beklemek, tatlı, sulu ve rayihalı olmalarını hayal etmek gerekir” diye düşünüyorum. Ama buldum diye de çok kaçırmamalı, tadında bırakılmalıdır. Alerji de yapabilir her şeyin fazlası gibi!            Hakan Kınay-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.