Köyünüzü unuttunuz mu?

A -
A +
“Diyorum ki ne olur köyünüzden kopmayın… Köyünüzü unutmayın unutturmayın…”
 
İstanbul’da bir fizyoterapistim… Zihinsel engelli çocuklar için hizmet veren bir rehabilitasyon merkezi sahibiyim… Ama köyümü unutmadım… Çocuklarıma da unutturmadım… Kendim de çocukluk yıllarımda sekiz sene çobanlık yaptım… Her sene 550-600 kuzu yetiştiriyorduk… Beraberinde o güzelim yerli ineklerimiz de vardı... Sabahları 04.00-04.30 gibi hayvanları otlatmaya meraya götürürdüm. Gidiş geliş 10 km mesafeydi. Kuşluk vakti kuzuları emiştirmek için köye getirirdim.
Rahmetli ninem beni tulumba kuyusunun başında bekler hayvanları sulardık. Sonrasında bana güzel bir köy kahvaltısı hazırlardı.
Öğleyin kuzular emişirdi. O emişme olayını bilenler bilir. Kuzuların meleyerek annelerini aramaları, sonra da buluştuklarında bir bütün hâline gelişleri, koklaşmaları var ya… O ânın verdiği mutluluğu keyfi hiçbir zaman unutamadım, unutamam...
Sonrasında tırpan ile biçtiğim ve kuzularıma şişkinlik vermesin diye güneşin altında biraz kurumaya bıraktığım yoncaları gübre çuvallarına basıp oluklara dökerdim, kuzularım yesin diye. İkindi vakti tekrar meraya otlatmaya götürürdüm kuzularımı.
Bu şekilde yazları tatilde kuzularım ile hemhâl olurdum. Okul zamanı da sabahları rahmetli dedem götürürdü otlatmaya. Dedem hiçbir zaman kuzuları besiye almaz, doğal olmayana izin vermezdi.
Bazen oyalanırdım merada… Karanlık saatlere kalırdı köye dönüşüm… 8 yaşlarında olduğum için korkardım hâliyle ıssız ucu bucağı gözükmeyen merada. Ama rahmetli ninemin sözü gelirdi hatırıma:
"Oğlum kuzular pek masum hayvanlardır. Onların yanında melekler seni korur. Dua et hiçbir şey olmaz..."
Hakikaten buna yürekten inandığım için geceleri kuzuların tam da ortasında olacak şekilde köye gelirdim. Çocuk safiyetiyle meleklerin ortasında olduğum için de hiç korkmazdım.
Bazen ayağı topallayan veya geride kalan bir kuzum olduğunda onu alıp eşeğime yüklemek isterken sürünün gerisinde kaldığımda korku sarardı her yanımı, ürperirdim… Hızlıca işimi bitirip koşarak kuzularımın ortasına geçer köy yoluna yeniden korkusuzca revan olurdum...
Bugün de yaz tatili geldiğinde çocuklarımı doğruca köyüme götürürüm… Okullar açılına kadar kalırlar orada. O kadar alıştılar ki tarlaya, tapana, hayvanlara… İstanbul'a dönüşleri gurbetçilerin Avrupa'ya dönüşü gibi yoğun duygular ve ağlaşmalarla oluyor... Güzel yurdumun güzel insanlarına da diyorum ki köyünüzden kopmayın… Köyünüzü unutmayın unutturmayın…
           Fzt. Hakan Özdemir-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.