Hakkı’nın gözyaşları

A -
A +
“Marmara’yı yerle bir eden deprem gecesi ben İzmit dışında olduğumdan şans eseri kurtulmuştum...
 
 
Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen o günleri hâlâ unutamadığı her hâlinden belliydi.
Anlatmaya devam ediyordu susmaya da pek niyeti yok gibiydi. Anlattıkça içindeki acıları döküyordu sanki…
“Hayat bir varmış bir yokmuş misali dostum. Bir bakıyorsun bugün varsın; evin araban eşin çocukların mutlu bir yuvan var. Bir sabah uyanmışsın her şey bitmiş. Malını mülkünü evini arabanı her şeyden önemlisi eşini çocuklarını kaybetmişsin. Yani senin anlayacağın sabah uyandığında hayatta tek başına yapayalnız acılarla baş başasın.
Hayatta sırtını dayayabileceğin sevebileceğin güvenebileceğin hiçbir şey kalmamış. Böyle bir acıya “acı” demek çok hafif kalıyor. Allah düşmanıma bile yaşadığım gibi bir acı yaşatmasın.
Ben varlıklı sayılabilecek birisiydim. Evim vardı arabam vardı, işim vardı. Mutlu bir yuvam eşim iki çocuğum vardı. “Vardı” diyorum ama her şey kırk beş saniyede yok oluverdi. Her şeyim toprak altında kalıverdi.
17 Ağustos 1999 sabahı olduğunda artık ben bir hiçtim. Hiçbir şeyim kalmamıştı. Depremle birlikte benim hayat damarlarım da kesilmişti.
Allah’ım ben bu acıya nasıl dayanacaktım? Depremin açtığı yarayı nasıl saracaktım? Ruhsal ve bedensel olarak bu ağır tahribatı nasıl atlatacaktım?
Bütün Marmara’yı yerle bir eden deprem gecesi ben İzmit dışında olduğumdan şans eseri kurtulmuştum. Gerçi buna şans mı şanssızlık mı demem gerekli bilemiyorum. “Keşke ben de onlarla beraber ölseydim” diyeceğim amma Rabbime isyankâr olmaktan korktuğum için bunu söylemekten kaçınıyorum.
O gün 17 Ağustos depremi benim tüm sevdiklerimi elimden aldı. Ne karım ne çocuklarım ne evim ne de ailem kaldı…
Depremin üzerinden yıllar geçti ama ben hâlâ o güne takılı kaldım. Çalışamıyorum, iş yapamıyorum, gezip eğlenemiyorum, evlenemiyorum. Kısaca hayata tutunamıyorum… İşte şu gördüğün perişan hâlde kahvehane köşelerinde sürünüp gidiyorum.”
Depremden sonra İzmit’te yaşayamadım. Yaşayamazdım. Sevdiklerimin acısıyla orada nasıl neyle yaşayacaktım? Zaten evim yok param yok mecburen buraya memleketime Kütahya’ya babamların yanına döndüm” diyordu.
Hakkı’nın duyguları yine depreşmişti… Anlattıklarından çok etkilenmiştim. Gözyaşlarımı tutamadım. Hakkı’ya sarıldım… Sözde onu teselli edecektim ama acıyı yaşayanla dinleyen bir olur mu?
            Şahin Ertürk-Kütahya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.