Çocukluğumun Selimiye Kışlası

A -
A +
“Birinci sınıf bin kişiyi geçiyordu. Ben 13 numarayla ortaokul hayatıma başlamıştım...     Selimiye Kışlası'nda askerî ortaokulda iken yaşadığım hatıralarımdan bir kısmını sizlerle paylaşmıştım. Askerî okula girmek için sınavlarda başarılı olsam bile mülakatta aynı başarıyı gösterememiştim ama yetim olduğum için kabul edilmiştim... O yıllarda Selimiye Kışlası'nın bazı bölümlerinde okula hazırlık için henüz inşaatlar devam ediyordu. Okula giriş formaliteleri bittikten ve tüm öğrenciler üniformalarını giydikten sonra sınıf subayları bizleri yaş ve boy sırasına dizdi. Oldukça kalabalıktık. Hatırladığım kadarıyla birinci sınıf yaklaşık bin kişiyi geçiyordu. Ben birinci sınıfta 13 numarayla ortaokul hayatıma başlamıştım. İlk dershanemiz yaklaşık yüz yirmi kişilikti. 1959 yılında Selimiye Kışlası'nın güneybatı bölümü birinci sınıflar için ayrılmıştı. Alt katta yemekhaneler, orta katta dershaneler, üst katta yatakhaneler vardı. Mutfak, kışlanın iç kısmındaki bahçe içindeki tek katlı bir binaydı. Banyo yapmak için kışlanın dışında Selimiye Camii’nin yanındaki hamam kullanılırdı. Yıkanma haftalık saatlere ayrılmıştı. Sırası gelenler sabahları karanlıkta kalkar yataklarını toplar, bahçede sıraya girer, sınıf kıdemlisinin nezaretinde hamama giderdi. Orada diğer yıkananları beklerdik. Kurna kapmak da bir beceri isterdi. Sabah ilk sırada giderseniz çok daha kolay olurdu bu. Eski Selimiye Kışlası'nı nasıl anlatayım sizlere… İlk koğuşlarımız çok büyüktü, her koğuşta yaklaşık iki yüz kişi ranza sistemiyle yatılıyordu. Üçüncü sınıfta daha Harem manzaralı küçük kaloriferli koğuşlara taşındık. Koğuşun ortasında koca göbekli bir (Tinal) soba bulunurdu. Görevliler akşamdan sobayı yakarlar ve koğuşu ısıtırlardı. Ne mutlu bize ki bir yangınla karşılaşmadık. Gece uyuyan arkadaşlarımızın yüzünü boyamak, yastık kavgası yapmak gibi oldukça aşırı yaramazlıklar yapardık. Belirli günlerde, gece bir saatlik koğuş nöbeti gelirdi. Nöbetçiler nöbete kalktığında elbisesini giyer, yatağını battaniyesini ve pikesini örter ve sonra koğuşta ranzaların arasında dolaşırdı. Üstü açılan arkadaşlarının üstünü örterdi. Bir bakıma güvenlikten sorumlu olurdu. En zor nöbet sabah uyandırma saatindeki nöbet olurdu. Çünkü nöbetçi subay geldiğinde, uyanmayanlardan nöbetçiyi sorumlu tutardı. 11-12 nöbetini hiç sevmezdim. Çünkü çok zor uyanır kendime gelemezdim. Hatta bir keresinde nöbeti aksattım. Eyvah kim bilir ne ceza alacaktım? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.