“Sen gırgır bilir misin?”

A -
A +
“Hiç dinlenmeden İstanbul Zeytinburnu’ndan yükü aldığımız gibi Ankara’ya hareket ettik...”   İş yerim Ankara’da idi ve senelik izindeydim. Bizim amca ile ortağı bir MAN kamyonu almışlardı. Amcamın ortağı bana dedi ki: -Nasılsa senelik izindesin. Gel seninle İstanbul’a gidip gelelim. Yani o Ankara’dan İstanbul’a yük götürürken ben de ona muavinlik olmasa da yol arkadaşlığı edecektim. Seksenli yıllar, serde gençlik var. Hiç düşünmeden cevap verdim: -Olur, gidelim dedim. Dedi ki: -Sen gırgır bilir misin? Ben de gırgır deyince “gırgır şamata” anladığımdan “pek bilmesem de seni yolda uyutmam canım” dedim. Güldü ve anlattı. Meğer gırgır, kamyona yüklenen yükün üzerine örtülen branda üzerinden her iki yana halat aşırarak kamyondaki yükü bağlama işiymiş. Bir şey daha öğrenmiş olduk… Derken Ankara’dan yükümüzü aldık, ver elini İstanbul… O yıllarda böyle duble yollar nerede? Dağlar dereler aşıp gidiyorsun. Kamyon da o dönemin kamyonu… Tam on iki saat sürdü Ankara’dan İstanbul Zeytinburnu Ambarlara gelene kadar… Öte yandan şoför Ankara’dan İstanbul’a kadar hiç uyumadı… Diyorum ki içimden “Ne dayanıklı adammış. Benim gözlerimden uyku akıyor, arada bir kestiriyorum. Uyuyorum uyanıyorum o gidiyor...” Bu daha ne ki, meğer bunun bir de dönüşü varmış… Dedi ki: “Kamyoncular genelde borçlu insanlardır. Para kazanmaları lazım, hiç boş beklememeleri lazım...” O sebeple hiç dinlenmeden Ambarlar’dan yükü aldığımız gibi tekrar Ankara’ya hareket ettik. Gerçekten kamyoncular çok emektar insanlar. Memleketin yükünü omuzlarında taşıyorlar. Hani kamyonculara ileri geri laf söyleyenler olur ya trafikte, onların nasıl çilekeş olduklarını ben o zaman fark ettim... Düşünün hiç uyumadan hiç durmadan yeni bir yük aldık ve tekrar Ankara’ya doğru yola çıktık. Ben hepten hayret ediyordum. Uykusuzluğa bu nasıl dayanıyor böyle? Kamyon Ankara’nın Kazan ilçesine geldiğinde kamyonu uygun bir yerde sağa çekip dedi ki: “Ben şöyle biraz uyumam lazım...” Normalde baktığınızda Ankara’ya 30 km kalmış. Yani geldin geldin biraz daha sabredip yolculuğu tamamlasana… “Ben biraz dinleneyim sen beni kaldır” dedi. Şöyle bir yattı. Kafayı koyar koymaz horlamaya başladı… Ben de içimden “biraz uyusun da kaldırırım” diyorum. Aradan beş dakika ya geçti ya geçmedi. Kendi kendine bir kalktı: “Ya iyi dinlenmişim” dedi… “Daha beş dakika olmadı” dedim. Dedi ki: “İşte o gafleti atmak için beş dakika yeter. Kamyoncular bu gafleti atsa hiç kaza yapmazlar...”           H. Demirbaş-Ankara
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.