Dert adım, acı soyadım!..

A -
A +
“Bu resimdeki kadın benim karımdı. Hayat arkadaşımdı. Onunla konuşuyordum..."
 
Tren yolculuğunda karşılaştığım deli mi divane mi ne olduğu belli olmayan adamın iki elinde iki telefon bir biriyle, bir diğeriyle konuşmasını çözmeye çalışıyordum. Ne beni duyuyor ne soruma cevap veriyordu. Bu sefer kulağında tuttuğu telefona:
“Tamam canım ben seni sonra ararım öptüm. Kendine iyi bak!” dedikten sonra bana döndü:
“Bir şey mi var hocam? Yoksa konuşmalarımdan rahatsız mı oldun?”
Rahatsız olmak ne demek, saatlerce bitmeyen konuşmaları dinlemekten sinir olmuştum. Damarlarımdaki kan beynime hücum etmiş tansiyonum yükselmişti. Ama onun meczup olduğuna kanaat getirince sakinleşmiş hatta adama acımaya bile başlamıştım. Dedim ki:
“Yok dostum ne rahatsızlığı? Aksine ben sizi biraz rahatsız ettim galiba telefon konuşmanızı böldüğüm için… Sadece yanlış giden bir şey mi var, yardımcı olabileceğim bir durum var mı diye sorayım, dedim.”
Garip adam sol elini omuzuma koydu. Derin bir “ohh” çektikten sonra beni yine şaşırtan bir cevap verdi:
“Dert mi dedin? Dostum ben dertlerin İzmit Kütahya İstanbul hatta Türkiye şubesiyim. Dert benim adım, acı ise soyadım olur. Sen derdin ne demek olduğunu nereden bileceksin?”
Şaşmamak elde değildi. Ama tren yolculuğum bir o kadar keyfe dönüşmüştü:
“Elbette bilirim dostum. Sanma ki dert bir tek sende var. Sendeki dertleri nimet sayanlar bile var. Sakın bu sözümü unutma e mi? Bana derdini anlatırsan ben de sana anlatırım. Bakalım hangimizin derdi daha büyükmüş. Hem böylelikle dertlerimizi paylaşmış hafifletmiş oluruz, ne dersin?”
Adam sözlerimden etkilenmişe benziyordu. Gözleri doldu. Elini cebine attı. Cüzdanından bir resim çıkarttı ve bana uzattı:
“Dostum bu resimdeki kadın benim karımdı. Hayat arkadaşımdı, sırdaşımdı… Az önce de onunla konuşuyordum. Daha doğrusu onunla ben yirmi yıldır sadece telefonla konuşabiliyorum.”
Bir tuhaflık daha… Yirmi yıl bir adam karısıyla sadece telefonda mı konuşur? Ben böyle düşünürken o konuşmasına devam etti:
“Ah 17 Ağustos depremi var ya… Ben onu o depremde yitirdim… Sakın ha… Öldü deme… Onu sadece fiziksel olarak yitirdim. O enkaz altında kaldı… Kara toprak oldu ama ben onun aşkını sevgisini mezara gömmedim… Gömemedim. Her gün onunla hep böyle telefonla konuşuyorum!..”
Sonra telefonları gösterdi bana… Çocuğa anlatır gibi dudakları titreyerek anlattı… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.