Küçük orakla ekin biçmek

A -
A +
“Şimdi öküzle tarla sürme işi bittiği gibi orak da unutuldu tarihteki köşesine çekildi.”
 
 
Ben çocukluğumu yaşayamamış biriyim... Ayvalı köyünde doğmuş, yedi yaşımdan sonra o köyde doğru dürüst kalamamış biriyim. Senenin kış ayları daima okullarda geçmiştir.
Babam rahmetli, rençperlikle geçinen bir aile reisiydi. Onun bu işlerine daha beş altı yaşlarında ortak olmak mecburiyetinde idim.
Öküzlerin altını temizlemek, çeşmeye götürüp sulamak ekseriya benim işimdi. Çift sürerken sabanın arkasında kalan kesekleri döğmek (kazma ile parçalamak) yine ekseriya bana düşerdi.
Küçük kardeşim benden bir yaş küçük olduğundan babam ona fazla iş veremezdi. O sene ilk defa elime orak almıştım.
Şimdi öküzle tarla sürme işi bittiği gibi orak da unutuldu tarihteki köşesine çekildi.
Orağın iki şekli vardı. Biri büyük, diğeri ise “kalıç orak” denilen küçük orak idi. Ekin biçerken büyükleri büyükler kullanır, küçükler de "kalıç" adını verdiğimiz orakları kullanırdı.
O sene babam Ayvalı'nın şimaline (kuzeyine) düşen bir tarlayı, yani “Zırzır Gediği” isimli tarlamızı ekmişti.
Zırzır Gediği denmesinin sebebi Gülek’ten daha evvel adını ettiğim Karageçit’e değirmene gidenlerin oradan geçerken muhakkak bir türkü tutturmalarındandı. Bunun için o tarlaya o yakanın adı verilmişti.
O yaz ekinler biçiliyordu. Sıra Zırzır Gediği'ne gelmişti. Babam “İki pırnat (ekin demeti) biçsen o da fayda” diyerek kalıç orağı elime verdi. Aslında boş durmasını sevmediğimden buna sevindim. Ekin biçerken herkes yan yana sıralanır öylece biçmeye devam edilir. Buna “el” denir. O gün çocuk olduğumdan ben “el”in en sonundayım.
El yarıya gelirken nasıl oldu bilmem ben solak olduğum için sağ elimin bir parmağını derince kestirdim. Rahmetli annem etrafımızdaki çamlardan bir parça sakız koparıp parmağımı başındaki yağlıktan (yazmadan) kopardığı bir parça ile sardı.
Ben ağlıyor, bağırıyordum ve de "Ben okula gideceğim!” diye tutturuyordum.
Rahmetli babam dayanamadı:
“Ağlama artık yeter. Bu sene Ahmet’i de seni de okula yazdıracağım” dedi.
“Hadi, hadi beni kandırıyorsun” dedim.
“Yazdırayım da o zaman görürsün” dedi.
Benim gözyaşlarım sevince döndü. Acıyı macıyı unuttum. Sabırla beklediğim ders yılı geldi ve babam sözünde durarak bizi Gülek’e götürdü. Kayıtlarımızı yaptırdı. Rahmetli Bahri Amca'sının dul kalan karısının yanına verdi. Okumak nasıl bir şeydi? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.