Libya Kralı'nı beraber karşılamıştık...

A -
A +
 “Gönlü insan sevgisi ile dolu bu yüzbaşımı bizim bölükte olmasa da hepimiz çok severdik...”   Değerli okuyucularınıza öteden beri avcılık ve balıkçılığa meraklı bir kimse olduğumu daha evvel de zikretmiştim. Askerlik dönemi bu anılarımdan bir tanesini daha sizinle paylaşmak istedim… “O zaman İzmit’te görevliydik. Kışla, meskûn yerin içinde. Hemen bitişiğimizde komşular var. Balığa yem olarak solucan gerekir. İşte onu da o komşuların bahçelerinden kazar toplardım. Bunu gören, beraber konuşlandığımız merasim bölüğünden bir er yanıma geldi. Toprağı ne için kazdığımı sordu. "Balık tutmak için" dedim. "Komutanım sana yardım edeyim" dedi. "Pekâlâ, hadi bakalım dedim, sen de herhâlde balıkçılığı seviyorsun?" dedim. "Evet, komutanım ben Trabzonluyum. Fındıklı ilçesindenim. Bizim geçimimiz balıktandır" dedi. Ben sormadan kayıkları olduğunu hemen hemen her gün denizde olduklarını söyledi. Ben de fırsat buldukça olta ile akarsularda balık tutarım. Bir serpme ağım var ama yırtıldı, tamire muhtaç duruyor” deyince “Komutanım, getirin onu ben en güzel şekilde tamir ederim” dedi. Adını sordum “İsmet" dedi. “Olur İsmet, yarın getiririm” dedim... Fazla konuşamadan bölüğüne çağırdılar, gitti. Ertesi gün yırtık serpme ile mekik ve ipini de getirdim. Öğle paydosunda İsmet geldi. Serpmeyi gösterdim. “Kolay, komutanım ben hallederim” dedi. Hakikaten iki gün sonra eskisi gibi olmuştu serpme. “Komutanım gittiğiniz yere bir kere de beni götürün” dedi. Münasip bir zamanda götüreceğime söz verdim. İzmit’in dışında Körfez'e akan dereler vardı. Kendim olta ile birkaç sefer gitmiştim ve bir tavalık balık tutabilmiştim. Serpme ile iyi netice alınacağı kanaatim vardı. İsmet bu işe biçilmiş kaftandı. Ertesi pazar onun bölük komutanına durumu anlattım. Güldü şaka ile "bizi de unutma” dedi. Cana yakın insan sevgisi ile dolu bu yüzbaşımı bizim bölükte olmamasına rağmen hepimiz çok severdik. “Zaten kafamda yazılı, unutur muyum yüzbaşım?” dedim ve ekledim: “İnşallah Bandırma’daki gibi olmaz...” Güldü. O yıllarda Bursa kaplıcalarında tedavi olmak için gelen Libya Kralı Muhammed İdris es-Senûsî’yi (1983’te vefat etti) karşılamak üzere Bandırma’ya gittiğimizde bir gece orada kalmıştık. Sahilde ağlarla duran kayıklar vardı. Murat K. yüzbaşım (merasim bölük komutanı) konuşmuş. “Hüseyin, gel şu kayıklardan birini kiralayalım, sabaha kadar bizim için ağını atsın” dedi. Avcılık, balıkçılık hastalığı onda da vardı. DEVAMI YARIN  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.