Korktuğumuz gerçek!..

A -
A +
“Bu hastaya yapılacak en güzel hediye inancımıza göre yanında Kur'ân-ı kerim okumaktı...”
 
Yaşı seksenin üzerindeydi. Akrabamız olurdu... Nefes darlığı yaşıyordu. Oksijen tüpüne bağlı yaşamaya başlamıştı. Durumu ağırlaşmıştı. Nefes alırken gözleri yuvalarından çıkacak hâlde zorlanıyordu. Farkında bile olmadan alıp verdiğimiz nefes meğer nasıl büyük bir nimetti?
Ziyarete giderken düşündüm. Bu hâldeki bir hastaya ne hediye götürebilirim? Bir çiçek buketi mi? Bir çikolata paketi mi? Hiçbir şey götürmenin anlamı yoktu.
Bu hastaya en güzel hediye inancımıza göre başında Kur’ân-ı kerim tilavet etmekti. Sessizce okunacak Kur’ân-ı kerimin vereceği manevi enerji onu rahatlatacaktı.
Abdestim vardı. Elime Mushaf-ı şerifi alıp Yasin-i şerifi sessizce okumaya başladım.
Fakat ben okumaya başlayınca hepsi odadan çıktı gitti. Ne oldu da gittiler anlamadım. Acaba ölümü mü hatırlamışlardı. Ölüm onlara ne kadar uzak ve ne kadar korkunç geliyordu.
Ben ise ölümden ve ölmekten korkulan bir evde ölümü hatırlatmıştım herkese… Bu evde ilk kez yüceler yücesi Allah’ın kelamını tilavet etmeye başlamıştım. İyi biliyordum ki o evde Kur'ân-ı kerim hiç tilavet edilmemişti. Çünkü hiçbiri o mübarek kitabı okumayı bilmiyordu.
Hasta, yüzüme karşı bir şey dememişti ama çocukları ve torunları öbür odada benim bu hareketimi tenkit ediyorlarmış.
Ben Kur'ân-ı kerim okuyup, hastaya acil şifalar diledikten sonra evde bulunan yakınlarından izin isteyip ayrıldım. Ama hiçbiri “güle güle, yine bekleriz, sağ ol” gibi bir şey söylemedi... Ardından bizim evi arayıp demişler ki:
Hastanın tansiyonu yirmiye çıktı. Komaya girdi. Kendisini teselli ede ede bir hâl olduk. Niye gelip başında Kur'ân okuyup da hastanın moralini bozuyor?
Bu haberi işitince hayret ettim. Demek ki Kur’an-ı kerim okunmasından morali bozulanlar da varmış. Sonra düşündüm, niye hayret ediyordum ki… Ömründe bir defa Kur’ân-ı kerim okunmayan bir evde tabii ki herkes rahatsız olurdu. Bu bir nasip meselesi demiyor muyduk?
Aradan zaman geçti… Benim ziyaretimden birkaç gün sonraydı. Torunu, çocukları ve kendisi, yani hep birlikte ölüm sözünü hatırlayıp morali bozulan adamcağızı, ölüm denilen büyük hakikate teslim etmişler…
“Allah’ım son nefeste iman Kur’ân ver” diye dua edenlerin aslında ne büyük bir duada bulunduklarını şimdi daha iyi anlıyorum.
          Hayati Taşçı-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.