“Demek ki insan sevince...”

A -
A +
 “Turan, seni sevip seninle evlenmeseydim Samsun'a yerleşip avukatlık yapacaktım.”     Eşimin stajı bitmiş, kura çekimi hâkim olarak Hakkari’ye çıkmıştı. Ben de o yıllarda Maden ilçesi Kaymakamı olarak görev yapıyordum. Eşim, kayınvalidem ve çocuğumla birlikte bizi köylümüz Hasan Hüseyin adlı arkadaşım Murat 124 marka arabasıyla Hakkari’ye götürüyordu. Yolda uyuduğunu fark edince dedim ki:   "Arabayı bir kenarı çek, uykumuz açılsın öyle devam edelim.” "Peki" dedi. Arabadan indik, yere eğilerek, sağa sola belimizi bükerek hareket yaptık. Zap Irmağı, ilkbahar coşkusuyla oldukça eğimli olan derin vadinin tabanında yuvarlana yuvarlana, köpüre köpüre, çağlayarak akıyordu. Sabahın alaca karanlığında her şeyi yutmaya hazır korkunç bir canavar gibiydi; irkildim. Dar vadinin iki tarafı neredeyse doksan derece dik kayalarla göklere doğru duvar gibi yükseliyordu. Bu iki duvar arasında tam tepemizde gökte yıldızlar parlıyordu. Kısacası Zap Vadisi'ndeki manzara korkunçtu... 2 Mayıs 1975 Cuma günüydü. Sabaha karşı hava oldukça serindi. Özellikle Zap Vadisi'nde güçlü bir rüzgâr akımı vardı. Üşüdük, irkildik, korktuk; uykumuz açıldı. Tekrar arabaya bindik. O meşhur tünellerden geçerek, Hakkâri’ye vardık. Hakkâri büyükçe bir köy gibiydi. Ortalıkta canlı hiçbir varlık görünmüyordu. Demek ki herkes henüz derin bir uykudaydı. Eşim uyanmış sağı solu seyrediyordu. Kayınvalidem ve çocuğumuz hâlen uyuyorlardı. Tabii ki manzara umut kırıcıydı. Eşim "Ben burada iki yılı nasıl geçireceğim?" diyerek ağlamaya başladı. Bir ara: "Turan, burası nerede ise insanı okuduğuna, Hukuk Fakültesini bitirdiğine, hâkim olduğuna pişman ediyor. Sana sevgim olmasaydı ne işim vardı hâkimlikte ne işim vardı buralarda? Demek ki insan sevince, sevdiği ile her yere gidebiliyormuş. Her fedakârlığa katlanabiliyormuş. Güzel-çirkin, büyük-küçük, uzak-yakın, fark etmiyormuş. Ama bazen bu sevginin bedeli de oldukça ağır oluyormuş. Ne yapayım, katlanmak zorundayım. Seni sevip seninle evlenmeseydim Samsun'a yerleşip avukatlık yapacaktım. Buralara da gelmez görmezdim" dedi. Ben gülerek "Hanım, sevgimiz ve aşkımız her fedakârlığa değmez mi?" dedim. Daha sonra Ergani’de Kaymakamlığa vekalet eden Üsteğmenin söylediklerini söyledim. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.