Gördüğüm o kızın aynısıydı

A -
A +
“Kapalı televizyonda hayal gibi gördüğüm aynı kız çocuğu, türbede Kur’ân- kerim okuyordu...”   Kahvede çalışırken gün boyu yemek yemediğim için rahatsızlanıp derdime de çare bulamayınca konu komşunun tavsiyesiyle gittiğimiz ve halk arasında "üfürükçü" denilen o adam sordu annem söyledi... Adam “buna uğrak uğramış” dedi ve bir kâğıda bir şeyler yazdı... Bunu suyun içine koyup o sudan içmemi söyledi...   Eve geldik... İstesem de istemesem de bir ümit o sudan da içtim... Nafile... Artık ben günden güne kötüleşiyordum... Meğer o "Üfürükçü" dedikleri adam istismarcı bir şarlatanmış! 65 yaşındaki dayım ziyaretime gelmişti... O an dedim ki içimden “Keşke 22 yaşında hasta olacağıma, dayım gibi 65 yaşında olsam da sağlıklı olsaydım... Öleceğim artık... Ama Allah için ne yaptım? Rabbime nasıl hesap vereceğim? Günlerim böyle karamsarlıkla geçiyordu... Yine bir gün ablamlarda iken rüya gördüm... Ertesi sabah anneme dedim ki: -Beni filan doktora götürün... Rüyamda gördüm... -Oğlum o doktor ne bilecek? -Siz götürün anne... Rüyamda gördüm diyorum... Ablamın kayınvalidesi de “Allah’tan ümit kesilmez. Götürün!” deyince kalktık o doktora gittik... Doktor hem olan biteni soruyor, hem de muayene ediyordu... Muayene bittikten sonra teşhisi koyacak... Aksilik ya bir telefon geldi ve doktor görüşmeye başladı... Anneme dedim ki; -Anne söyle doktora... Ya ölecek desin ya yaşayacak... Artık dayanamıyorum... Doktor sözlerimi duymuş konuşmasını kısa kesti... Gözlerini gözlerime dikerek, anneme sordu: -Teyze sizin evde hiç ekmek su yok mu? Bu delikanlının hiçbir şeyi yok... Senden benden sağlam... Size reçete bile yazmıyorum... Sadece iştahının biraz açılması için şurup verebilirim... Gıdasızlıktan bu hâle gelmiş... Tansiyonu çok düşük... Hepsi bu... Doktorun yazdığı şurubu aldık... Eve gittiğimde içtim ve bir müddet sonra “Acıktım” dedim... Nasıl sevindiler anlatamam... “Oğlum şunu yapalım, bunu mu pişirelim?” falan dediklerinde “Hayır hayır... Hazırda ne varsa onu getirin” dedim... Çok şükür bir iki günde hiçbir şeyim kalmadı... Ama işin ilginci iki sene sonra, bir cuma günü Hıdırlık Camii’ne gittik... Orada türbe ziyaretinde tüylerim diken diken oldu... İki sene önce hastayken, ablamlarda, kapalı hâldeki televizyon ekranında hayal gibi gördüğüm aynı kız çocuğu, türbede Kur’ân-ı kerim okuyordu... Öylece bakakaldım... Bu yaşadıklarım neyin nesiydi, hâlen çözmüş değilim...              F. M.-Çorum
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.