İnsanların katrandan haberi yoksa!..

A -
A +
“Süt ve sumak karışımı bir madde, kurşunu vücuttan çıkarabiliyor enteresan değil mi?..”
 
Yalın ayak gezerken dikenler ayağımıza batardı. Çok dikenler çıkardım. Bu acı ve yoksul yaşamanın da bir değeri vardı. Zaten hep yalın ayak gezerdik... Bir bahar günü idi. Babam beni pazara götürdü. Maksadı lastik bir ayakkabı alıvermekti. Baharda alınırsa belki yazı ayakkabı ile geçirebilirdim. Bana ayakkabı alıverdi. Ama ben, kıymetli olduğundan giyemedim. Elime aldım. Derelerin coşkun zamanı idi. Fakat derelerde köprü yoktu. Köprü olarak bir ağaç vardı. Onun üstünden geçerek karşı yakaya geçmek gerekirdi. Ben ağacın üstünden geçmeye çalışırken, ayakkabının birini suya düşürdüm. Aradım bulamadım. Sonra babama gittim, o da geldi biraz aradı, ama bulamadık. Ben yine o yazı yalınayak geçirecektim. İşte köy ve köy hayatı böyleydi...
Bir gün yine bütünleme imtihanı için Ermenek’e gittim. Sınava girip yaya olarak eve geldim. Avluda öküzümüz vardı. Sabah düvene koşacaktık. Geceleyin bir art niyetli kimse, hayvana tüfek atmış. Sabah kalktık. Saçmalar öküzün omzuna isabet etmiş. Hayvandan kanlar akıyor. Ne yapabilirdik? Benim ellerimi saran Çavuşoğlu’na gittik. O nice doktorlara taş çıkartır, pek çok derdin ilacını da bilirdi. Amcam ona gönderdi. Birlikte geldik. Hayvana baktı, acıdı. Sonra da “git bir deste sumak yaprağı bul gel” dedi. Getirdiğim sumak yaprağını sütte kaynattı ve öküzün omuzuna sardı. Tabii bir hafta sonra öküz iyileşti...
Şimdi düşünüyorum, bütün bu dertlerin çaresi vardı. "Kocakarı ilacı" falan derler, ancak bu folklorik tıp bilgileri maalesef toplanmadı. Bilenler de rahmetli oldu. Şimdi yaradan kurşunu nasıl çıkarırlar? Buna tıp ilmi nasıl yaklaşır? Süt ve sumak karışımı bir madde, kurşunu vücuttan çıkarabiliyor enteresan değil mi?
Biz ziftten biseye, katrandan kekik yağına kadar pek çok maddeyi ilaç olarak kullanırdık. Onları, özellikle katranı kene gelmemesi için hayvanların kıçına, bacaklarına ve boynuzlarının diplerine sürerdik. Şimdi keneden adam ölüyor. İnsanların katrandan haberi yoksa bundan ölecekler demektir. [“Orman köylerinde eskiden köylüler çam ve katran ağaçlarının yere yakın kısmında bir yara açarlar ve bu yaradan akan sıvıyı koydukları kapta toplarlardı. Bu sıvıya katran denir, bunun damıtılmış kırılır ve erir hâline de zift denirdi. Bise de katranla eş anlamlıdır. Katran ve zift ayrı kap ve testilere doldurularak bir ölçekle ova köylerine satışa sunulurdu.” Mükremin Kızılca- http://www.rasyonelhaber.com/makale/3424/zift-bise-katran] DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.