Çocukluk hatıralarım...

A -
A +
“Biz o zamanlar ne öğrenci ne öğretmen olarak başka türlü algı yaşamıyorduk...”
 
Altı yaşında Fatih-Karagümrük’teki Mihrimah Sultan İlkokulunda eğitime başladım. Okula gitmeden yazıyı söküp okumaya başlamıştım. Hatta bazen annemi müşkül -zor- durumda bırakırdım. Bir keresinde tramvaya bindiğimizde biletçi annemin yanına geldiği zaman, sanki dilim çözülürdü. Başlardım cadde ve mağaza isimlerini sesli okumaya.
Annem bir bilet isteyince, biletçi: “Niye çocuğa bilet almıyorsun?” derdi.
“O daha beş buçuk yaşında” deyince biletçi:
“Ama hanımefendi duymuyor musun çocuk okuma biliyor ya” cevabını verirdi.
Annem benim henüz okula gitmediğimi okumayı bana ablamın öğrettiğini anlatıp biletçiyi ikna edene kadar bayağı uğraşırdı...
İlk gün ablam beni sınıfa bıraktı ve gitti. Çünkü yabancılık çekmedim. Benim için yepyeni bir dünya idi. İlk teneffüste okulun bahçesine çıktık, baktım herkes birini bulmuş onunla oynuyor. “Ne yapayım ben de kendi kendime oynarım” deyip başladım okulun duvarı ile sanki biri varmış gibi ileri geri koşup oynamaya. Biraz sonra öğretmenimiz Ayşe Mındıkoğlu yanıma geldi. Beni sevip yanaklarımdan öptü. Sınıfın en küçük boylusu idim. Ben de o günden öğretmenimi çok sevdim okuldan mezun oluncaya kadar ona olan sevgim ve saygım hep devam etti...
Bitirme sınavlarında -biz o zaman imtihan diyorduk- matematik problemini çözerken yaptığım hata için yanağıma atılan tokat bile, sevgimi azaltmadı. Çünkü o tokat beynimde şimşekler çaktırıp hatamın farkına varmamı sağlamıştı. Şimdi tabii ki sosyal düzen ve anlayış değişti. Ama biz o zamanlar ne öğrenci ne öğretmen başka türlü algı yaşamıyorduk.
Demek ki dedim anne, baba ve öğretmen öpmüş olduğu yanağınıza bir gün tokat da atabilir ve orada da gül biter...
Şimdi o çocukluk yıllarımı andıkça “eline sağlık öğretmenim. Beni sevdiğinden zerre kadar şüphem olmadı” diye iç geçiriyorum...
1957-1958 yıllarında okulumuza Amerikan yardımı olarak tereyağı, süt tozu ve gravyer peyniri gelirdi. Okul aile birliği bazı günler beslenme saatinde süt tozundan süt yapar balık yağı hapı ile beraber verirlerdi. Yanında peynir ve yağ da bulunurdu. Ben yetim olduğum için öğretmenimiz bazen artan yağ ve peyniri bana verirdi, eve götürürdüm. Peyniri de çok severdim. Evini bildiğimiz için ablamla beraber bayramlarda öğretmenim ile bayramlaşmaya giderdik. Size çocukça bir bayram hatıramı anlatacağım ve sınıfımızın en güzel kızına karşı nasıl mahcup olduğumu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.