Konaktan apartman dairesine...

A -
A +
 “Ziynet Hanım Teyze nur yüzlü, vakarlı ve ama tatlı dilli bir İstanbul hanımefendisi idi...”   Ben dedemi görmedim, lakin onun mübarek bir insan olduğunu, birçok feraset mi dersiniz keramet mi dersiniz hâllerinin görüldüğünü babamdan ve amcamdan defalarca işittim. Dedem ahirete irtihal ettikten sonra babam onun ahbaplarıyla görüşmeye devam etmişti. Bu ahbaplardan biri de bir Osmanlı beyefendisi olan Habil Beyamca idi. Hanımı ile beraber Cerrahpaşa’nın ara sokaklarından birinde mütevazı bir hayat sürüyorlardı. Dedemin ahbabı olan bu zat-ı muhteremin huzur dolu konağına ellerimize şekerlerimizi alarak her bayram ziyarete giderdik. Osmanlı evleri, konakları bir başkaydı… Kapı tokmakları çift halkadan müteşekkildi. Bunlardan, aslan başı motifli ve büyük olanı kalın, çiçek motifli ve küçük olanı da ince ses çıkartırdı. Eğer eve bir erkek misafir gelmiş ise, kalın sesli tokmağı tıklatır, içerideki ev sahibi gelenin beyefendi olduğunu anlar, kapıyı evin beyi açar, bey yoksa mahremiyete uygun olarak kapı açılırdı. İnce sesli tokmağın sesi duyulmuş ise, gelenin bir hanım olduğu anlaşılır, kapıyı evin hanımı açardı. Hayatın sadeliği mahalleye de damgasını vururdu. Gözü tırmalayıcı hiçbir şey görülmez, insanlar birbirine hürmet eder, selâm verirdi. Habil Beyamca'nın evlatları olmadığından, babam ile annemi manevi evlat yerine koymuşlardı. Konağın kapısını çaldığımızda bir hayli yaşlı olduklarından aşağıya inmekte güçlük çektikleri için, pencereden bakıp kapı mandalına bağlanan ipi yukarıdan çekerek kapıyı açıyorlardı. Habil Beyamca babamı ve bizleri görünce o kadar seviniyor ki yüzünde gülümsemeler beliriyor, o nurani güler yüzü ve dünya tatlısı hoş sedası ile bizi eve, yukarıya davet ediyordu. Ben o yıllarda küçük bir çocuk idim. Fakat o konaktaki manevi havayı o yaşımda bile hissediyor lakin duygularımı ifade edemiyordum. Babam, Habil Beyamca ile bir odaya geçiyor, hanımı da bizi annemle başka bir odada misafir ediyordu. Ziynet Hanım Teyze nur yüzlü, vakarlı bir İstanbul hanımefendisi idi. Onu dinlerken hem sözlerini hem ağızdan çıkan latif kelimelerin bir harika kompozisyon içerisinde söylenişine hayran kalırdım… Bu ziyaret bayram ziyareti olduğu için önce orada masanın üzerinde duran şekerliği alarak bize şeker tutuyor, daha sonra da ikram zamanı ayarlayıp baklava ikramı yapıyordu. Annemle sohbet ederlerken onun sevimli ve güzel yüzünü seyretmeye doyamazdım. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.