Kimse düşündüğünü söyleyemedi!..

A -
A +

 “En az benim kadar üzüldüğünüz bir durumdan söz edeceğim. Ekmek israfından yani...”
Yıllar önce Dicle İlköğretmen Okulunda görevliyim öğretmen olarak... Yatılı bir okul...
Öğrenciler toplu olarak yemekhanede yiyorlar. Üç öğünün üçünü de… Kazanda pişiyor yemekler tabildot olarak. Bir ekmek dörde bölünüyor. Her parçası bir öğrenciye... Her öğün sonrasında kovalar dolusu ekmek parçaları atılıyor çöpe…
Ben köylü çocuğuyum. On bir yaşıma kadar yufka yedim hep. “Pazar ekmeği” dediğimiz fırında pişmiş somunu, yılda bir kez ya gördüm, ya görmedim. Kesinlikle doya doya yemedim hiç... Artan ekmeklerin kova kova çöpe atılması çok üzüyordu beni...
Ders yılı başıydı. “Öğretmenler kurulu” toplanmıştı.
Gündemdeki maddeler bir bir karara bağlanıp “dilekler” kısmına gelmişti sıra. Söz aldım...
-Değerli arkadaşlarım. En az benim kadar üzüldüğünüz bir durumdan söz edeceğim. Ekmek israfından yani... Belli ki her öğrenci bir değil... Ama herkese eşit dağıtılıyor ekmek... Tabii, büyük sınıftaki öğrencilere çeyrek ekmek yetmezken küçük sınıflardaki öğrenciler, çeyreğin yarısını dahi yiyemiyorlar. Sonuçta, bir kısım öğrenci aç kalkarken, bir kısım ekmek göz göre göre çöpe gidiyor. Diyorum ki, dilimler hâlinde verelim ekmeği. Yenenler yenir, kalanlar dilim olduğu için bir öğün sonra tekrar verilir öğrenciye... Çöpe ekmek atmamış israfı da önlemiş oluruz...
Okul müdürünün cevabını merak ediyorsanız buyurun:
Arkadaşınız doğru düşündüğünü sanıyor ama yanılıyor. Bu bölgedeki çocukların ne kadar çok ekmek yediğini bilmiyor çünkü. Dilimleyerek masaya on sepet ekmek koysanız, beş dakikada hepsini bitirir bunlar.
Ben okulun müdürüyüm. Devlet bana yemek için belli ödenek vermiş. Bunu bir yıl yetirmek zorundayım.
Öğretmen arkadaşlarımdan hiç kimse, düşündüğünü açıkça söyleyemedi. Sonra tek tek her birine sordum ve ne cevap aldım biliyor musunuz?
“Evet sen haklıydın ama, o müdür... Biliyorsun dostum “mühür kimdeyse Süleyman odur!”
Bu cevapla daha çok yıkıldığımı, hatta ümitsizliğe kapıldığımı hatırlıyorum o günlerde... “Hayır arkadaş, sen haksızsın, müdür haklı” deseler o kadar üzülmeyecektim. Peki ne olacaktı? Bu ekmek israfı hakikaten böyle devam edecek miydi? DEVAMI YARIN

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.