Su yolunda kırılmak da şeref...

A -
A +
Gözle görülen bir gerçek var ki, zenginliğin coğrafyasında yaşamak sömürgenin vatandaşı olmak gibi konfor sağlamıyor insana. Gittiği bölgelere kan ve gözyaşı ile hudutlar çizen, bu hudutlar içerisinde medeniyet inşa ettiğine dünyayı inandırmaya çalışan, attığı her adımı ölümler ve felaketlerle nihayetlendiren emperyalist vakumlar, dişlerini Afrika’nın boynuna geçirmiş ve kendi küresel istismarcı devletlerini bu coğrafyaların kanı ile sulamış, bir damla suya ise bu mazlum insanları muhtaç etmişlerdir. Şanlı bir ecdadın şerefli evlatları olarak, atalarımızdan aldığımız emaneti hayır yolunda, gerek devlet organları gerek vakıflar düzlemi ve gerekse bireysel hayırsever girişimleri ile ifa ve ihya etmeye çalışırken... Bu coğrafyaların canını sıkıp suyunu içen sömürge vampirlerine inat; su kuyuları ile hayat yeşertmeye yüzler güldürmeye gidişimiz bizleri dünya çapında bir devlet olmanın, bir cihan imparatorluğunun bayrağını yere düşürmemenin ne demek olduğunun ispatı noktasında mazlumların yüreğinde yer etmeye müşerref kılmıştır. Ve ne garabet bir durumdur ki bizleri susuzlukları ve muhtaçlık ciheti ile ilgilendiren bu zemin, bizi hayır ve hasenat konusunda harekete geçiriyor ve bu mazlumiyetin mağdurlarını kendi evlerinde nasıl yaşatırız kaygısına sevk ediyorken... Bütün çabası petrol, altın, maden ve iş gücüne ulaşmak olan fırsatçı kapitalistlerin bütün bu menfaatlerine rağmen açlık ve susuzlukla yaşayamaz hâle gelen bu insanları âdeta göçe zorlamaları, ata topraklarını terk etmeye mecbur bırakmaları “sömürge planlarının son ayağı olsa gerek!” düşüncesini akla getiriyor. Susuzluktan kuruyan bedenleri ancak iman ve ihsan ile yoğrulmuş eller yeşertebilir biliyoruz, görevimizi ve sorumluluğumuzu da biliyoruz. Kendi hayat idamesini başka hayatların idamına entegre etmiş, asalet satmayı adalet dağıtmanın ulvi duruşundan habersizce kendine ahlak edinmiş nasipsiz medeniyet müsveddeleri; yaptıklarının bir bedeli olduğunu görmeli, çizmeleriyle kirlettikleri bu zeminden kirli plânlarını da alarak çekilme vakitlerinin geldiğini anlamalıdırlar. Her coğrafya, o coğrafyanın yaşayanlarına aittir!              Tolga Daver    
ŞİİR   Nefsimin elinden   Yurt edindi bu çamuru nefsim Öfke ateşe verdi yandı emeğim Sabır suyunu görmez gözlerim Geriye bakamadım tuttu benliğim   Yolda azığıma nefsim pusu kurdu Şeytan nefis aşıma benlik koydu Dostlara ağzım dilim zehir oldu. Yalan dünya nefse mekân oldu   Zarar eyledim bu âlemin pazarında Orda pazar yok sermaye bitti burada Saymadım nefesimi sayıldı günahlar Sonbaharın son yaprağı kaldı pazarda                            Yavuz Selim Bulut
    UNUTULMAZ İSİMLER   AKŞEMSEDDİN HAZRETLERİ: İstanbul’un manevî fâtihi, büyük âlim, üstat, hekim ve veli Akşemseddin hazretleri, Fâtih Sultan Mehmet Hân hazretlerinin hocasıdır. 1390’da  Şam’da doğup, 1460’ta Göynük’te vefat etti. Soyu, Hazret-i Ebu Bekir’e kadar ulaşır. Her yıl mayıs ayının son pazar günü, Göynük’te anma günü yapılmaktadır. Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin talebelerinden olan Akşemseddin hazretlerinin Risâlet-ün-nûriyye ve Maddet-ül-hayat isimli kitapları vardır. Akşemseddin hazretleri bu kitaplarında; “Hastalıklar insandan insana canlı varlıklar vasıtasıyla geçmektedir” diyerek, mikropların varlığını ilk defa keşfeden İslam âlimidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.