Kenan Çavuş’un beklediği zemzem

A -
A +
“İnşallah enişte, diyorum ama buradan Göksun’a giden birini bulsak göndereceğim…”
 
 
Bir gün eniştem dedi ki:
-Hacca gidince zemzem ve hurmamızı isteriz.
-İnşallah, dedim...
Bu konuşma geçen sene bayramda Kahramanmaraş Göksun’a memleket ziyaretimizde eniştem ile aramızda geçmişti…
Halamın da oğlu olan Kenan Eniştem mütedeyyin bir insandı… Askerliği çavuş olarak yaptığı için köyde “Kenan Çavuş” derlerdi… Kenan Çavuş’un hayatı Göksun’da geçmişti…
Gerçi bir dönem muhtarlık yapsa da aslında o, bağ bahçede çalışan üçe beşe kafayı takmayan bir gönül insanıydı… Namazına niyazına çok düşkün bir muhteremdi…
Bir evliya menkıbesi dinlese -ki çok severdi- gözleri dolar gelirdi… Onun zemzem ve hurma istemesi de zaten o mübarek beldelerden gelecek oluşuydu…
Seksenli yaşlardaydı Eniştem… KOAH dedikleri nefes darlığı vardı…
Biz, o bayram dönüşü İstanbul’a geldik. Vakti saati gelince haccımızı eda ettik. Zemzem ve hurmamızı da getirdik. İstanbul’da eşe dosta ikram ettik…
Ne var ki Kahramanmaraş’a gidip de Kenan Çavuş’a götüremedik… Hacdan döndüğümüzü öğrendiklerinde “Hacı zemzem ve hurmamızı bekliyoruz” demesine rağmen…
“İnşallah enişte” dedik ama gel gör ki İstanbul’dan Göksun’a giden birini bulsam göndereceğim… Kargoyla göndermek de içime sinmiyor.
“Ne yapsak ne etsek” diye düşünürken bir gelişme olmuştu.
Bu arada küçük kız kardeşlerim bir ziyaret için Gaziantep’e gideceklermiş. Onlara hurma ve zemzem vermiştik… Ama gitmişken Göksun’a da uğrayacaklarını hiç tahmin edemedik… İnsanın basireti bağlanınca böyle oluyor demek ki… 
Bakın şu işe… Gaziantep ziyareti dönüşte köye de uğramışlar iyi mi? Kenan Çavuş sormuş elbet:
“Hacının zemzem ve hurmasını getirdiniz mi?”
Bunun üzerine bizi aradılar… Köyde dayımın eşi yengem de hassastı bu konularda, Kenan Çavuş’un eşi olan ablam da hassastı… Dedim ki:
“Abla gerçekten bir yanlış anlama oldu. Biz kız kardeşimin Gaziantep’e gittikten sonra köye de uğrayacağını düşünemedik. Ama söz inşallah bu yaz tatile gelirken getireceğiz.”
Ablamın verdiği cevap feraset kokuyordu:
“Edem, dedi… -Bizde öyle konuşurlar- Sen öyle diyorsun da bu adam yaza kadar çıkmazsa ne olacak? Sizden istemiş emaneti, siz de sözü üzerinize almışsınız. Gözü açık mı gidecek?”
Bu ne biçim sözdü böyle? Ablam neler söylüyordu? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.