Yaralıya yardım edeyim derken!..

A -
A +
Doktora durumu anlatıp yaralıyı teslim ettim ama benim ayrılmama izin vermediler...”
 
Hayli bir zaman oldu başımdan bu hatıra geçeli… İstanbul’da nüfusun bu kadar kalabalık olmadığı yıllardı. Zannediyorum, Bakırköy istikametinden geliyordum. E-5 yoluna çıkan kavşakta, telaşlı bir kalabalık gördüm. Galiba trafik kazası olmalıydı. Yolum mecburen oradan geçtiği için, olay yerinde durup baktım. Sanki benim orada durmamı bekliyorlarmış. Hemen önümü çeviren birkaç kişi yalvarırcasına ısrar etti:
“Kardeşim, bu adama bir minibüs çarpıp kaçtı. Henüz ölmedi, yaşıyor... Ne olur şu adamcağızı hastaneye yetiştiriver!”
Seve seve yapabileceğim bir istekti ama çekindiğim bir şey vardı. Bu adam ya yolda ölürse, o zaman ben kendimi nasıl kurtarırım ve kaza ile ilgim olmadığını nasıl ispat ederdim?  Endişemi orada bulunanlara de söyledim. İki kişi kendilerinden gayet emin bir hâlde cevap verdiler:
-Korkma. Eğer bir aksi durum olursa, biz sana şahitlik etmeye hazırız. Sen bir an önce adamı hastaneye yetiştir!
O iki kişinin adlarını ve iletişim bilgilerini alelacele yazıp yaralıyı otomobilime koymalarına müsaade ettim. Siz de gelin dedim ama her biri bir bahane söyledi. Artık iş başa düşmüştü. Dörtlü lambalarımı yakıp süratle hastanenin acil servisinden içeri girdim. Çok şükür yaralı adam henüz ölmemişti. Ama komalık hâldeydi.
Acil servisteki doktorlara durumu anlatıp yaralıyı teslim ettim ama benim oradan ayrılmama müsaade etmediler. Korktuğum yavaş yavaş başıma geliyordu işte;
-Bir dakika beyefendi! Getirdin gidiyorsun ama bu kazayı senin işlemediğini biz nereden bilelim, değil mi?
Hastane polisi de olaya derhal el koymuş ve durum kesinlik kazanana kadar, benim orada kalmamı tembih etmişti.
Hemen, isim ve iletişim bilgilerini iki şahıstan bahsettim... “Bu kişiler şahit. Bir minibüs çarpıp kaçmış. Ben yoldan geçerken yardım için aldım adamı” dedim... O yıllarda kamera kayıtları filan yoktu…
Bu esnada adamcağızın vefat ettiğini söylediler. Kurtaramamışlardı... Şimdi ayıkla pirincin taşını!..
Hatta korktuğum bir başka durum da otomobilimin ön tamponunu o sabah bir yere çarpmıştım. Önünde eğiklik vardı. Tam beni şüpheli duruma düşürecek şekildeydi tampon...
Neyse, polis o iki kişiyle alakalı telefonları çevirip isim ve meslekleri yazılı şahısları sordu. Heyhat ki, o telefonlarda o isimlerde kişiler yoktu... Demek beni o an ikna etmek için uydurma isim ve adres vermişlerdi. Bu defa bir de yalancı durumuna düşmüştüm. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.