Gazetelerim ıslanmasın derken...

A -
A +
“Hafifçe meyilli istasyon girişinde bir anda omuzumdaki gazete balyalarını zapt edemedim...”
 
 
Bugünkü hatıralarımda size yeni dağıtım yerimden biraz bahsedeyim. Burada koku yoktu. Düşündüm de önceki dağıtım yerine gelen tüm dağıtıcılar, bizim yaşadığımızı yaşamış…
Ustamın davranışından bunu anladım…
Dağıtım bölgemi teslim ederken yeni arkadaşıma bunu yaşatmamak için önceden olanları, yaşadıklarımı bir bir anlattım…
Kokuyu öyle bir anlattım ki sanki tatmadan tattı. Belki de anlatmamalıydım o da yaşamalıydı. Dağıtım yeri Yedikule’ye biraz uzaktı.
Sabah ilk gelen saat 06.00 trenine binmek zorundaydım gecikmemek için. Gideceğim bölgede 4 tane dağıtıcı arkadaşım vardı. Onların da gazetelerini omuzlayıp 4 balya, kendi gazetemi de alıp yetişmem lazımdı o trene…
Bir sabah hanemizden çıktım, dışarıda yağmur yağıyordu… Omuzumdaki gazetelerin üzerini, yanımda taşıdığım naylon örtü ile örttüm. Hızlı adımlarla Yedikule tren istasyonuna yaklaşmıştım ki, hafifçe meyilli istasyon girişinde bir anda omuzumdaki gazete balyalarını zapt edemedim… Biri bayıra doğru diğer ikincisi de onun peşine doğru yuvarlanıverdiler. Bağları da bir anda çözülünce gazeteler 3 metre uzunluğunda sanki matbaa şeridindeki gibi yayılıverdi…
O anda yanımdan geçen bir beyefendiye elimdeki 2 balya gazeteyi vererek istasyonun girişine bırakmasını rica ettim. “Tabii ki” diyerek yerdeki gazetelere bile yardım etmek istedi.
“Onları biz toplar alırız” derken gazeteleri toplamaya odaklandım. Bir an önce toplamalıyım üstten aşağıya doğru en üstteki gazeteyi elimize takarak parmaklarımı bir yaba gibi yapıp her iki balyamı topladım.
Sicim gibi yağmur yağıyordu. “Gazetelerim ıslanmasın” diye acele, toplar toplamaz istasyona çıktım. Bir an önce ıslanan gazetelerimi bir şekilde kurutmalıyım. Kapalı yolcu bekleme bölümüne geçtim. Trenin gelmesine 15 dakika var. Bu arada gazetelerimi oturma bankı üzerine koymakla şaşırmam bir oldu…
Tabii aslında şaşırmadım, üzerlerinde bir tane bile yağmur damlası yoktu… Tek tek baktım, bırak yağmur damlasını dere gibi akan suyun ıslaklığı da yoktu… Sadece balyanın alt üstteki basılmamış koruyucu gazete kâğıdında ıslaklık vardı.
Trenimin gelişi yaklaştı bize yardımcı olan arkadaş diğer iki balyayı istasyonun hemen girişinde bırakmıştı. Arkadaşa teşekkür etmek için gözüm onu aradı. Belli ki istasyona gelmemişti. Yoktu çünkü istasyonda. Küçükçekmece’ydi gideceğim yer.
Götürdüğüm balyaları bazen istasyona gelip alıyordu arkadaşlarım, bazen de biz Kazım Abi'nin pastanesine bırakıyorum… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.