Biz sevdalıydık abone çalışmasına...

A -
A +
“Besmeleyle şerbetlenmiş baklavacıya her gittiğimde çorba ikram etmeden bırakmazdı”
 
 
Bizimle beraber yıllar da koşturuyordu… Yıllar sonra farklı bir bölge ve ilçede biz yine dağıtıcısıyız gazetemizin. Zirve satışı olduğu günler, koşuşturmaktan günlük işimin bitiminden sonra Topkapı Otogarı'nda gece yolculuk yapanlara yarınki gazeteyi satıyorum…
Saat gecenin bazen 01.00’i bazen 02.00’si oluyordu…
Elimdeki 100-200 gazeteyi satmalıyım… İnsan sevmesi lazım, yoksa olmaz akıl almaz bu koşuşturmacayı gazetem 1.000.000'un üzerinde satsa da…
Neydi o günler… Osman Abim abone çalışması için yazı işlerinden reklam servisinden matbaadan arkadaşların toplanmasına yakın bir zamanda bize Aksaray'dan Laleli'ye doğru çıkarken sağdaki sokaklardan birinde Çavuşoğlu baklavalarından iki kilo alıp oradan veznecilere geçip Şehzadebaşı Camii'nin sırasında arka tarafındaki fırından 40 adet lahmacun yaptırıp gelmemi isterdi.
Her defasında içimden “Burada bir sürü lahmacuncu var, neden 5 kilometreden daha fazla bir yere gönderip oradan almamı istiyor?” derdim.
Ama yerken “iyi ki de Osman Abi bizi Vezneciler'e göndermiş” der dua ederdim… Tabii bunlar abone çalışmasına gelen arkadaşlara ikramdı. Belli ki lahmacuncu da baklavacı da sıradan değildiler. Onları tatmak için insan Üsküdar'dan bile gelirdi... Ustasının elinden çıkıp kıvamında pişip besmeleyle şerbetlenmiş baklavacıya her gittiğimde kısa bir süre beklesem de çorba ikram etmeden bırakmazdı.
Biz sevdalıydık abone çalışmasına… Bir gün Cemil Abi ile bürodan çıkıp yürümeye başladım. Sokağın bitiminde binanın köşesinden döndüğümüzde o anda bir başkası da bize doğru köşeyi dönecekken çarpışmamak için kendimizi koruduysak da o bize çarptı.
Düşmemesi için tutmak istedim. Bir anda iki eliyle yakama yapıştı. Bir taraftan da ağzını bozarak bağırıyor, kızıyor “önümü neden kestiniz? Neden bana çarptınız?!” diye hesap soruyordu.
“Kusura bakma” diyecek gibi oldum, ne göreyim ayakta duracak hâli yoktu… Bir ihtimal bayağı alkol almış bir türlü bizi bırakmak istemiyordu. Önüne çıkmamızın hesabını soracaktı. Bundan kurtulamazdık, alttan alarak halletmeliydik durumu. Çünkü çok sinirliydi. Cemil Abi “gidelim abi bırak” diye bizi uyarıyor, bıraksak bile o bırakmıyordu bizi. Hâliyle biz de sertleştik...
Sinirli bir tavırla ona sert sözlerle karşılık verip “bizim önümüzü sen kestin, bize sen çarptın!” derken o “bunun hesabını soracağım sana” diyor ben bir taraftan da Cemil Abi'den kurtulmak istiyorum… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.