50. yılın hâtırasına

A -
A +
“İşte o gazete; çok sevdiğim vatanımın, yurdumun da adını taşıyan “Türkiye” idi...”
 
 
Yıl 1981. Yaş, 18’in başı. Yaz tatiline gitmek için birkaç arkadaşla Ankara garındayız... Büfedeki gazetelerden birine gözüm takılmıştı. İlk defa görmüştüm, içimi ısıtmıştı... Sonradan anlayacaktım ki takılan gözüm değil, gönlüm imiş aslında...
Evet, nice güzelliklere de ışık tutacakmış meğer. Çünkü onunla tanışıp hemhâl olanlar; vatanına milletine bayrağına düşmanlık etmiyordu. Dinini yanlış öğrenip dalâlete düşmüyordu. Rabbini, Peygamberini ve onun vârislerini tanıyıp sevmekle nasipleniyordu. Mukaddesata teslimiyeti, mahlukata şefkati vazife sayıyordu.
Nelerin sevilip nelerin sevilmeyeceğini hubb-i fillah buğd-i fillah çerçevesinde biliyordu... Türkün asaletini İslamiyet’in şerefiyle buluşturan geçmişini hürmetle yâd etmeyi borç bilirdi... Nefsine ve kötülere uymayı öldürücü zehirden daha tehlikeli görürdü. Kibir, cehalet, gıybet, fitne, yalan ve sair kötü ahlâkı felâket bilmişti. Kul ve hayvan haklarından korkardı...
Kanunlara uyar suç işlemez, dine uyar günah işlemez, devletine karşı gelmezdi...
Birkaç günlük dünyayı, sonsuzluğa hazırlığın mekânı kabul ederdi... Sabır ve şükürle rahatlar, ferahlar, sakin kalıp tevekkül eylerdi. İki ayaklı virüs olmayı değil, nice değerleri geleceğe taşımada vâris olmayı tercih etmişti... Ekrandaki yüksek kariyerli bir zatın din muhtevalı bazı sözleri için “bu yanlış konuşuyor” dedirtebiliyordu liseli gence...
İşte o, sadece gazete değil; oluğundan kir akıtmayan, huzur vermeyi gaye edinmiş, hep doğruyu gösteren "yol levhası"dır da. Hâsılı, onca güzellikleri sevgi ve muhabbetle ilmek ilmek örendir…
İbretlik bir ilave anekdot: Bahsi geçen seyahatin birkaç gün öncesiydi. Yılın son din dersinden çıkmıştık. Timur K. hocamın ardından yetişip “yaz tatilinde okuyacağım bir kitap tavsiye eder misiniz?” diye sormuştum.
Ne tesadüftür ki; ilk gördüğümde kendini sevdiren o gazeteye de ilham kaynağı olan “Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye” gibi bir deryaya kavuşacakmışım meğer. İşte o gazete; çok sevdiğim vatanımın, yurdumun da adını taşıyan “Türkiye” idi...
Evet, bunca güzelliklere kavuşturan büyüklerimize Fatihalar gönderirken, o değerli "mektup"u her gün kapımıza kadar getiren emektar kardeşlerimize, çam sakızı çoban armağanı kabilinden “50. yılın hâtırasına 50 TL” hediye versek ne iyi olur diye de aklımdan geçirmedim değil… “Türkiye” ile kalın, huzurla kalın...
           Ahmet Turan Özer-(37 yıllık abone)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.