O bakışı bugün bile unutamıyorum

A -
A +
“Doktorlar başhekimle başhekim odasında, biz de acilde yaralı başında nöbet tutmaya başladık...”
 
Yıllar önce Tatvan Sağlık Ocağı'nda görev yaparken bir hatıram var ki hiç unutamıyorum. Bir cinayete teşebbüs vakası yaşanmıştı. Adam, ihanet iddiasıyla eşini vurmuş ancak başına bir defa ateş edebilmişti. Artık silahı mı tutukluk yapmış mermi mi kalmamış bilemiyorum. Sonra da adamı yakalayıp karakola getirmişler.
Kadını en yakın askerî hastanenin acil odasına yatırmışlardı. Bizi karakoldan aradılar. Doktorla beraber acil olarak askerî hastaneye gittik. Zaten hastane bizim sağlık ocağının bitişiğindeydi.
Kadının başında ölene kadar nöbet tutacaktık. Hastanenin başhekimi, acilin doktoru, sağlık teknisyeni bir hemşire vardı. Hepimiz hastanın başındaydık. Ne yapılacağına karar verilemiyordu. Kadın yarı baygın hâlde sedyede yatıyordu. Başhekim kadının öleceğini, yapacak tıbbi bir şey olmadığını söylüyordu.
Bizim doktorla beraber başhekim odasında oturup durumu konuşmaya başladılar. Tatvan’da o zaman doğru dürüst hastane yoktu. Bitlis Devlet hastanesinde Beyin cerrahi Uzmanı yoktu. En yakın Van Devlet Hastanesine telefon açıp Beyin cerrahi uzmanı olup olmadığını öğrendiler. Orada da olmadığını öğrendik. En yakın beyin cerrahi uzmanı Diyarbakır’da vardı. O günün şartlarında 5-6 saatte ancak gidilebilirdi. Hemen yola çıkılsa bile kadın oraya varmadan zaten kan kaybından yolda ölebilirdi.
Bu hâlde iken Başhekim, kadının öleceğine hükmederek evine gitti. İki doktorla ben ve acildeki iki arkadaş kalmıştık. Doktorlar arada bir geliyor kadının durumunu takip ediyorlardı.
Ben bir sandalye çekip kadının başına oturdum. Kadına arada bir adıyla sesleniyor nasıl olduğunu soruyordum. Yarı baygın hâlde gözlerini açıyor zoraki bir şekilde “beni kurtarın” diye yalvaran gözlerle bize bakıyor, her iki gözünden de yaşlar gelmeye başlıyordu.
Onun o “ne olur beni kurtarın” diye yalvaran bakışlarını şu an bile unutamıyorum.
Kadına çok acımış, olaya çok üzülmüştüm. Bir sağlıkçı olarak bir insanın yaşaması gerektiğine inanıyordum. Ama acilde, vurulmuş bir insan vardı ve biz resmen onun başında oturmuş ölmesini bekliyorduk.
Ama bize okullarda hangi şartlarda olursa olsun insanın yaşatılması öğretilmişti. Kadının o halini gördükçe içim içimi yemeye başladı. Bir türlü rahat değildim. Bir şeyler yapmam gerekiyordu ama ne yapabilirdim, elimden ne gelebilirdi ki. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.