Kafkasya göçmeni Mehmet

A -
A +
“Muhtar bilirdi ki kişi yalanı; ya karaktersizlik ya kötü alışkanlık ya edebinin azlığından söyler...”
 
Muhtar, hanın kapısını açtığında içeride ne zamandan beri hapsolmuş rutubet kokusu burnunun direğini kırdı. Suratını muhayyel bir tokat yemişçesine buruşturdu...
Delikanlı sandalyesini çekerek oturdu manavın önünde. Manavda da artık iyice bitmişti her şey Köşelerinde küfler belermiş iki üç salkımla, kabukları iyice su toplamış kabaklar etrafa ekşimsi bir koku yayıyordu...
“Bunları buradan almalı” dedi delikanlı. Bir yandan da “alınınca ne etmeli?” diye düşündü durdu. Hal işini de kendi başına yapamıyordu. Muhtar, manav işini iyice başından salmış, bütün işi yıkmıştı sırtına.
Delikanlı bunları düşünürken muhtar da koltuğa yayılmış gözlerini keklik kafesine dikmişti. Belli ki o da bir şeyler düşünüyordu. Belki de göçüp giden gençlere belki de çerçi Cemil’in gitmesine, belki de çocuklarla son senelerine...
Nasıl da geçip gitmişti gözlerinin önünden koca hayatlar. Hepsi karanlığın gölgelerinde saklı birer yaprak olmuş sinmişti bir ağaç dibine. Bazen köyden giden gençlerin köşede kıyıda gizlice içtiği sigaraların izmaritini görür hesap sorardı onlara… O zamanları bile özlüyor olabilirdi. Gözleri anlaşılmış olmanın verdiği tedirginlikle fal taşı gibi açılır türlü yalanlar savururlardı...
Her defasında inanmış gibi yapardı ama bilir anlardı. Muhtar şunu iyi bilirdi ki kişi yalanı ya karaktersizlikten ya kötü alışkanlıktan ya da edebinin azlığından söyler.
Bu köy yerinde de kimin ne olduğunu muhtardan iyi bilen yoktu. Kimin neden yalan söylediğini oracıkta anlardı. Mevzuyu dönüp dolaştırıp Gürcü Mehmet'e getirdi muhtar... Bu Gürcü Mehmet neler çekmiş neler. Kitaplara filmlere konu olacak türden...
“Ne olmuş ki?” dedi delikanlı.
“Bu köye ilk göçen o olmuş. Yanında hamile bir karısı iki de çocuğu. Batum’da Alaca Gürcülerindenmiş bu. Sovyet işgalinden sonra Kafkasya’dan göçme durumunda kalmışlar. O zamanki politika, göçmene kırda bir arazi verirmiş. “Burada geçiminizi yapın lakin devlete de tarımdan bir pay çıkarın” demişler…
Buralara randımanlı fındıklar serpiştirmiş, kazma kürekle yol inşa etmiş, genç yaşta bel fıtığı yapmış kendini.

Sonra hanesi büyümüş, devletin isim koyacağı bir köy yeri olmuş. "Her sürünün bir tane beynamazı çıkar" derler ya hani büyükler, oğlu Abidin de hayırsız çıkmış. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.