Baba omuzları...

A -
A +
“Nasılsın Baba?” diye soracak olursan oğlum, babamın bana ilk “oğlum!” dediği yaştayım...
 
Bu duygularımı başta oğluma yazmak geldi içimden… Sonra bütün babalara ve oğullarına…
Oğlum, nasıl başlayabilirim bilemiyorum… Bir ateş ki, göğsü yakıp kavuruyor; ruhun en karanlık dehlizlerindeki unutulmuş anıları gün yüzüne çıkarırken, mazinin tatlı hisleri gözleri alevler içerisinde bırakıyor oğlum.
Bir daha bana “oğlum!” diyemeyecek; sebeb-i hayatım, hep güler yüzlü, tatlı dilli; pek kısa bir süre “dede” diyebildiğin sevgili babam vefat etti…
Ehl-i sünnet âlimleri “Doğmak, ölmenin alametidir” buyurmuşlar. “Hayat hayal…” “Dünya fâni…” diye de söylenegelmiş… Belki hemen her şey için “ihtimal” olan seçenek, ölüm gerçeği için acımasız bir kesinliğe ve büyük mecburiyete dönüşüyor.
İstikbale dair ayrı ayrı her bir şeyin yeri ve vakti bellidir. Okulu bitirme, evlilik, bir yerden başka bir yere seyahat vs. Yer ve vakit bellidir fakat gerçekleşebileceği kesin değildir...
Ölüm öyle mi ya? Hangi canlı adına yazarsak yazalım yeri ve zamanı ve nasıl olacağını bilmediğimiz fakat gerçekleşeceği kesin olan daha net ve acı da olsa bir gerçek, bir hakikat var mıdır ölümden gayrı?
Daha bir suskunum sanki artık. Ölümün soğuk ve soluk yüzü ile ilk defa bu kadar yakın karşılaşmamız, galiba insanın kalbinin bir yanını düzelemez bir biçimde burkuyor. Nasıl ki demir değmeye görsün bedenine, değdiği yer hiç beklemediğin bir havada sızım sızım sızlar ya, işte öyle oğlum… Evlat için de hayatında hoş bir seda bırakan bir babanın varlığının bu dünyadan çekilmesiyle ardından bakakalmak da geçmeyecek bir hicran yarası oluşturuyor kalbinde.
“Baba omuzlarında yüksekten bakışları” asla unutamam oğlum. Adı lazım olmayan bir tren istasyonunda, yorulup da mızmızlandığımda hep güler yüzlü olduğu hâlde kollarımdan kaldırıp omuzlarına alarak bu fâni dünyayı günahsız gözlerle baba omuzlarında keyifle temaşa edişime sebep olan babamı asla unutamam...
Elbette hiçbiri unutulmayacak anıların lakin “akıl nisyan ile maluldür” düsturunca zamanla küllenip, arada alevlenecek bir kor hâlinde her daim hissettirdiği hüzün devam edecek.
Peki ya kalbin aklı?!.
“Nasılsın Baba?” diye soracak olursan oğlum...
Babamın bana ilk “oğlum!” dediği yaştayım...   
        Ahmed Onur-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.