Duvardaki fotoğraflar...

A -
A +
“Babamın dedesi, Yıldız Sarayı'nın girişinde diğer komutanlarla oturmaktadır."   Zamanın donup kalmış hâlidir fotoğraf. Yaşananların, bir solukta bitip gidenlerin şahididir. Başka kimsenin bilmediği anların, o ana saplanıp kalmış düşüncelerin, duyguların solgun çehreli şahitleridir. Yalan söylemezler, değişmezler, sabırla beklerler. Ben severim duvarımdaki silüetleri. Hepsiyle kan bağım vardır çoğunu tanımasam da. 100-120 yıl öncesinin gülen, ağlayan, çalışan, çocuklarıyla oynayan, şakalaşan, şarkı söyleyen, sevinen insanlarıdırlar... Kadınların yüzlerinde hep bir hüzün vardır... Osmanlı'nın kuyruklu bir yıldız gibi kaydığı yılların kadınlarıdır onlar. Kapalı bir sadelikte, iddiasız ama güzel, kendilerine yakışan elbiseleriyle, uysal bir mahzunluk içerisinde görünürler... Erkekler İstanbulin ceketleri ve yüksek yaka gömlekleriyle vakurdurlar. Manşetleri pırıltılı, bakışları gururlu, bazıları fesli, bazıları kalpaklı başlarıyla dimdik durmuşlardır. İsmini aldığım Büyükbabam Selahattin, Sultan Reşat'ın yanında yürürken yakalanmıştır zamanın pençesine. Cuma selamlığına giderken sonsuza durmuştur Payitaht-ı şahane hazretleriyle… Bir başka çerçevede amcazadesi Nihat Mustafa Bey'le beraber Üsküp Kaymakamlığının bahçesinde, üniformaları ve tüfekleriyle gülümseyerek bakmaktadırlar kameraya... Babamın dedesi Mirliva Derviş Bey, merasim kılıcı dizlerinin arasında, Yıldız Sarayı'nın girişinde diğer komutanlarla birlikte oturmaktadır. Hemen yanındaki çerçevenin nişinde madalyaları sıralanmaktadır. Babam İlhami, saçları sıfıra vurulmuş olarak 3 yaşındaki hâliyledir babasının yanında. Annem Seniha, kucağında iri sarman kedisiyledir hazeran bir sandalyede. Henüz 2 yaşındadır... 90 yıl daha yaşayacağından habersizdir. [Aslına bakacak olursanız hazeran bir çiçek cinsidir ve sarayların bahçelerinde yetiştirildiği için saray çiçeği olarak da bilinir. Hatta Osmanlı saraylarının bahçelerinde de bol bol hazeran çiçeği ekilmiştir. Burada sözünü ettiğimiz hazeran sandalye bir el işçiliği ve bambu ipleriyle yapılan bir örgü tekniğinden kaynaklanmaktadır. Mobilyaları şıklaştırarak harika bir görsel yansıması sunan hazeran el işçiliği âdeta dantel ve iğne oyalarını andıran nefis bir ifadeye sahiptir.]

85 yaşında ablasının hemen ardından yetişen teyzem Gönül, babası Fuat Bey'e sarılmıştır bebek yaşındaki kıvırcık saçlı neşesiyle... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.